Blog Listem

5 Şubat 2022 Cumartesi

5 ŞUBAT 2022 SOĞUK AMA GÜNEŞLİ BİR CUMARTESİNDEN MERHABA ....


Soğuklar ve el yakan faturalarla başladı
Şubat ayı..
Zorlukları atlatıp sabırla
ferah günlere kavuşmak nasip olsun
inşallah hepimize.....






Huzur getirsin hepimize sağlıkla inşallah...





Bizler
 " İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak"

diyerek büyüdük ...Keşke evlatlarımızın da bu şansı 
olabilseydi....






Ben ömrüm oldukça saygıyla minnetle sevgiyle
kalbimde yaşatmaya ve ilke ve düşüncelerinden 
ayrılmamaya gayret edeceğim..
Herkes sevmek zorunda değil ama ya saygı!!!
Biz böyle değildik...Çok üzgünüm çok...






Okullar açılıyor.. Tatil bitiverdi...
Bizim evdeki ergenin
 son güne bıraktığı ödevlerle başı dertte!!!!
2. dönem evlatlarımıza ve öğretmenlerimize hayırlı 
uğurlu olsun inşallah...







Dün gece izledim.
2. Dünya şavaşında nazi zulmünü iliklerine
kadar yaşayan 2 can dostun başından geçenleri 
anlatıyor...Her 2. dünya savaşı filmi gibi
yine çok duygu
lanarak izledim...
Tarih boyunce ve günümüzde de
İnsanın insana yaptığı zulümlerin en fecilerinden...






Yaz aylarında almıştım kızım
kayınvalidem ve 
eltim okuyunca bana sıra ancak geldi.
Sanırım bu yazın en çok okunan kitabıydı..
Bana da soğuk kış günlerinde
 keyifle okumak nasip oldu.







Oldukça uzun ama bana ilginç gelen bir paylaşımla şimdilik hoşçakalın ....

KARS' IN SÜT KOKAN İNSANLARI MALAKANLAR… 
MALAKANLAR, Rus Çarı Deli Petro'nun uygulamalarına karşı çıkarak, dinsel bir hareket ve yaşam tarzı olan Molokanizm'i hayat felsefesi olarak kabul eden insanlardır. 
.
Malakanlar, bir Ortodoks Hristiyan topluluk ve daima egemen bir güç olan kilise ile çatışmışlar, yönetimde çok etkili olan Rus Ortodoks kilisesi için hep bir çıbanbaşı olmuşladır. 
.
Bu nedenle, 93 Harbi sonrası Kars'a yerleşen Rus Çarlık Hanedanlığı, onlara göre baş ağrısı olan bu topluluğu, Rusya'dan Kars'a sürmüş; hem onlardan kurtulmuş, hem de Kars'ta kalıcı bir koloni oluşturmuştur.
.
Malakan, Rusça MOLOKAN yani ''SÜT İÇENLER'' anlamına geliyordu. 
.
Ortodoks Kilisesi'ne göre dindar Ruslar haftada sadece iki kez süt içmeliydi, fakat asi Malakan tarikatı, her gün süt içiyordu. 
.
Hristiyanlığın sembolü olan HAÇ'ı kullanmıyorlardı. 
Dini törenlerinde papaz veya rahip istemiyor, kiliseye gitmiyor, bunun yerine temiz ve tek odalı evlerinde toplanıp kadınlı erkekli ibadet etmeyi tercih ediyorlardı. 
.
Savaş karşıtı olmaları nedeniyle, Rus ordusuna dahil olmayarak, ellerindeki tüm kalan silahlarını toplu bir tören ile yakmışlardı. 
.
Tüm bu nedenlerden dolayı, kilisenin tüm şimşeklerini üzerine çekerek AFOROZ edildiler. 
Kars'ın ele geçirilmesini fırsat bilen Rus hükümeti, yaklaşık on beş bin Malakanı ana topraklarından sürerler. 
Günlerce süren yolculuk sonrası Kars'a varan Malakanlar, dere kenarlarında kendi köylerini kurarak, yeni vatanlarına ve yerli halka çok hızla uyum sağlayıp tarım yaparak geçimlerini sağlamaya başladılar.
.
Tarihin en tanınmış Malakanı, ''Savaş ve Barış''ın yazarı TOLSTOY'dur. 
.
Zengin bir aileden gelen ve halkının mücadelesine her daim destek olan yazar, kitaplarından kazandığı tüm geliri, göçe zorlanan bu insanlara destek olmak için çekinmeden harcadı.
Karslılar, yeni gelen bu insanları hep çok sevdi. 
.
Farklı din ve ırktan olmalarını hiç önemsemediler. Yardımsever, akıllı insanlardı. 
Dere kenarına su değirmenleri kurup un öğüttüler, kaz yetiştirdiler. İleri yöntem tarım ve hayvancılık uygulamalarına geçtiler. 
.
Gravyerin hikayesi..
Çarın davetiyle gelen İsviçreli David Moser, bölgenin bu özelliklerinin İsviçre gruyère peynir üretimi için ideal olduğunu görerek ilk peynir zavotunu kurar. 
.
1905 yılından başlayarak, genellikle Rus ve Alman kolonilerinin yaşadığı, çayır ve otlakların en iyilerine ait, doğal koşulları sığırcılığa en uygun olan Kars ve Ardahan’daki Malakan köylerinde Rusça "zavot" denilen peynir imalathaneleri kurulur. 
.
O dönem tüm bölgede 50’yi aşkın peynir zavotu bulunmakta ve bu girişim Rus çarı tarafından da desteklenmekteydi. 
.
1918’de Rus hâkimiyetinin sona ermesiyle birlikte Moser, mandıralarını Alman kolonist Alexander Kaiser’e satarak bölgeden ayrılır. 
.
Aslında bu, el değiştirme İsviçreli gruyère peynirinin Kars gravyerine dönüşünün de başlangıcı olacaktır. 
.
Peynir tabaklarının vazgeçilmezi deliksiz gruyère peyniri ve delikli ama tatlı emmental peyniri melezlemesi olan Kars gravyeri yeni bir tat, yeni bir stil yaratmıştır.
.
Sabanda öküz yerine at kullanıp süt kalitesini arttırarak Çeçil Peyniri'nide ürettiler. 
Bugün bile kullanılan, onlara ait birçok tarımsal yenilik, bölgenin kaderini değiştirmiştir.
Yardımsever olmalarına karşın, kendilerine dönük insanlardı. 
.
Din farklılıkları nedeniyle, Müslümanlarla birebirinden kız alma verıp olayı pek yaşanmadı. 
.
Malakanlar kilise inşa etmediler, evlerinde ibadet ettiler. Dini bayramlarını kutlarken, Müslüman bayram ve geleneklilerine saygılı oldular. 
.
Müslüman halk da onlarınkine…
.
1915'de Ruslar Kars'ı terk edince, tüm Malakanlar bölgede kalarak, Osmanlı kimliğine tabii oldular. 
.
Dinlerine sahip çıktıkları gibi, savaş karşıtı toplum olmak en büyük kırımızı çizgileriydi. 
Bu nedenle, 1921'de Türk ordusunun kurutuluş mücadelesi için düzenli ordu kurma girişimcilerine başlamasıyla istemeyerek de olsa Kars'ı terk etmeye karar verdiler. 
.
Bir kısım, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Yeni Zelanda'ya göç ettiler. Geri kalanlar için yalnızlık ve fakirleşme dönemi 1961'e kadar sürdü. 
.
Onlar da ekonomik sebeplerden dolayı Rusya'ya göç etmek zorunda kaldılar. 
.
Bir süre sonra oraya adapte olamayarak tekrar dönmek isteseler de, Rus Hükümeti pasaportlarına el koyarak dönmeleri engellendi. 
.
Bugün dünyanın farklı yerlerinde Malakanlar yaşıyor. Kars'ta ise 5 aile kaldığı biliniyor. 
.
Müslümanlarla evlenip din değiştiren de olmuş ,ismi Sara veya İvan olarak Müslüman eşiyle yaşantısını gayet güzel sürdüren de...
Ama şu bir gerçek, toplumsal nedenlerden dolayı göç etmeye zorlanan bu asil insanlar, Kars'a hem ekonomik, hem de kültürel anlamda damgasını vurmuş görünüyor. 
.
Bugün, Arpaçay ve İncesu köylerinde bulunan Malakan mezarlıkları dışında, dere kenarında atıl durumda bulunan bir kaç un değirmeni ve taş ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınmış bulunuyor. 
.
Elde kalan kültürel Malakan mirasının, Kars turizmine büyük yarar sağlayacağını ve ivedikle bir Malakan müzesi açılması gerektiğini düşünüyorum. 
.
Yılda bir kez de,''Malakan Kültür ve Sanat'' festivali düzenleyerek, dünyanın birçok yerinde yaşayan Malakanları Kars'a davet edip unutulmuş bu kültürel hayatın canlandırılması gerektiğine inanıyorum.
.
Yazımızın sonunda, Malakanları daha iyi tanımak isteyen okuyuculara, Tarık Akan ve Şerif Sezer'in başrollerinde oynadığı, 2009 yapımı DELİ DELİ OLMA adlı sinema filmini izlemelerini öneririm. 
.
Kars'ta yaşayan Malakanların son temsilcisi olan MİŞKA karakterinin zor ve yalnız hayatını anlatan, oldukça etkileyici bir film. 
.
Filmde, piyano çalan Malakan karakter Mişka ile doğuştan müzik yeteneği olan Müslüman köylü kızı küçük Alma arasındaki duygusal bağ inanılmaz güzel anlatılmış. 
.
Mişka'nın, piyano ile beraber çalıp söylediği 'Bir Sarmaşık Olsaydım ' adlı Malakan şarkısının sözleriyle makalemi bitiyorum. 
Faklı kültürler ve dinler, Anadolu'nun zenginliği ve solan renkleridir. 
Hep yaşatmak dileğiyle…

Bir sarmaşık olsaydım, sıkıca tutunsaydım bir yere, 
Sökülüp atılmasaydım, köklerimi salsaydım derinlere. 
Bir sarmaşık olsaydım, dolasaydım gövdemi döne döne, 
Günlerce aynı yerde kalsaydım, hareketsizlikten uyusaydım.
Bense ayrık otuyum, her çıktığı yerden sökülen, 
Sarmaşık olmak isteyip de, basit bir ot bilinen 
Bir ayrık otuyum, kökü olmayan, sevilmeyen 
Sarmaşık olmaya özenen, öylece bir ot işte…
Kemal ŞENDİKİCİ






 

19 Ocak 2022 Çarşamba

19 OCAK 2022 ÇARŞAMBA HAVA ÇOK SOĞUK EKONOMİK ŞARTLAR DA ÖYLE...


Bu aralar soğuklardan mıdır zamlardan mıdır
babamızdan miras kalan küçük işyerimizdeki durgunluktan mıdır
nedendir bilmiyorum hiçbir şey yapasım yok..
Yataktan kalkasım yok evden çıkasım yok 
Herşeyi kendimi zorlayarak yapıyorum bu aralar 
Hayatımdaki en büyük heyecanın gün gelip de %127 lik zamdan sonra
gelecek olan elektrik faturasını beklemek olacağını hayal bile edemezdim
Neyse bu da geçer diycez sabredicez Allah bugünümüzü aratmasın diycez 
yapacak başka da bir şey yok...




İyi ki kitaplar var hayatımızda..Şimdi
bu kitabı okuyorum...Gerçek hayattan koparıp 
içine kolayca çekiveren kitaplardan.

Masallara olan inanç hiç yitmez, masallar ancak yeniden yazılır.”
 
Öykü ve Firuze… 
Hafta sonları hüzünlü bir kimsesizliğin çöktüğü yatakhanelerde yeşeren, 
hiç olmamış annelerin, o hep eksik babaların gölgesinde pekişen dostluklarını yirmi yıl sonra birbirlerini yeniden bulduklarında geçmişin ağırlığı altında sınayan iki kadın…
Her evvel bahar gibi gençlik de bütün aldatıcılığıyla geçip gitmiş, geride yarım kalmış aşkların, doğmamış çocukların, örselenmiş yüreklerin acısı kalmıştır.
Geçmişin yaraları yeniden ve yeniden yazılan masallarla, diriltilen umutlarla dikiş tutacak mıdır?




İşte bu aralar ben böyleyim ...
Umarım geçer biranönce bu ruh halim




Çok sürükleyici bir dizi tavsiye ederim
eğer benim gibi politik dizileri ve filmleri seviyorsanız .




Bugün Uşak yöresine ait bir lezzet ALACATENE
geldi aklıma hem pratik hem de besleyicidir.

Uşak'tan Alacatene Tarifi Nasıl Yapılır?


  1. Mercimekler ayıklanır ve yıkanır, tencereye alınır.
  2. Üzerine 3-4 parmak geçecek kadar sıcak su katılır ve pişmeye alınır. (Ben Uşak yöresinde bulunan küçük taneli mercimeklerden kullanıyorum. Bunlar pişme suyunu fazla karartmadığı için suyunu değiştirmiyorum. Böylelikle besin değeri de azalmıyor)
  3. Bu arada soğan yemeklik doğranır ve kuru biberler de yıkanır.
  4. Mercimekler tam yumuşamadan tencereye soğan ve biberler eklenir, pişirmeye devam edilir.
  5. Diğer tarafta küçük bir tavaya zeytinyağı ve salça alınır, kavrulur.
  6. Domates püresi de eklenir birkaç dakika daha eritilir.
  7. Soğanlar yumuşayınca salçalı sos tencereye ilave edilir. Takriben 10 dakika sonra yıkanan bulgur da eklenir. Bulgur da piştikten sonra ocaktan alınır. Yemek biraz dinlendirdikten sonra sıcak servis edilir.

Yanında kuru soğan ve turşu ile tüketilmesini özellikle tavsiye ederim. 











Insta da takip ettiğim çok değerli bir pskiyatr Hocamız

Sn. Dr. Gülcan Özer 

Anneliği öyle güzel tarif etmiş ki

sizlerle de paylaşarak hoşçakal demek istedim bugün....





 

24 Aralık 2021 Cuma

24 ARALIK 2021 CUMA DEĞİŞİK ZAMANLARDAN GEÇİYORUZ HEPBİRLİKTE...

 


Ekonomik olarak hepimizi az çok etkileyen 
çok değişik ve ilginç dalgalanmaların olduğu
bir dönemden geçerek bitiriyoruz 2021'i
Umarım yeni yılda hayatımızı olumsuz anlamda 
etkileyen enflasyona bağlı zamlar geriye alınır da
hepimiz birazcık rahat ederiz...
Gerçi çok önemli ve gerekli bazı adımlar atılmadığı 
sürece bu enflasyondan kurtulmamız pek mümkün değil gibi 
görünüyor..
    Amaan zaten herkes sıkkın bıkkın bir de ben içinizi karartmasaydım bari..
İyiyi düşünelim umalım da başımıza iyilikler gelsin inşallah...








Onların Noel babası varsa bizim de Ayazatamız varmış
Sosyal medya sayesinde yeni yeni şeyler öğreniyorum.

Ayaz Ata, Türk, Altay ve Orta Asya mitolojilerinde, özellikle Kazaklarda ve Kırgızlarda Soğuk Tanrısı. Noel Baba ile de özdeşleşmiş durumdadır. Ayas Han olarak da bilinir. Ay ışığından yaratılmıştır. Soğuk havaya neden olur. “Ak Ayas” olarak adı geçer....
Ayazata kızdı galiba bugün burası aşırı soğuk valla




Onların noeli kutluysa bizim de Narduganımız 
kutlu olsun da eksikli kalmayalım.
Nar kırmak gerekirdi o gece ama yoktu bende maalesef .
 Olsaydı en azından balkonda kırardım. Kısmet değilmi bu yıl....
.

Türklerin yüzyıllardır sürdürdüğü Nardugan (Nartugan) ismiyle bilinen 'yeniden doğuş bayramı' 21 Aralık'ta kutlanıyor. Çünkü dönenceye (ekinoks) göre en kısa gündüz, en uzun gecenin yaşandığı 21 Aralık'tan sonra yeni yılın geldiğine inanırlardı






Bence çok anlamlı ders niteiğinde bir hikaye ile şimdilik hoşçakalın sağlıkla kalın....


Zaferini çalmak


"yirmi altı yaşındaydım. amerika'ya yeni gitmiştim. osgood'un araştırma asistanlığını yapıyorum. aynı odada john ve gary adında iki asistan daha var. bir cumartesi günü ofise gittiğimde halının üstünde emekleyen bir oğlan çocuğu gördüm. gary oğlunu getirmişti. herkes kendi işini yapıyordu. ben de masama oturdum. çalışmaya başladım.

odada oldukça alçak meşin bir koltuk vardı. fark ettiğimde, çocuk ona çıkmaya çalışıyordu. bir bacağını atıyor tutunuyor ama bir türlü koltuğa çıkamıyordu. çocuk bunu dört beş kez denedi. baba bir yandan çalışırken bir yandan göz ucuyla oğlunu takip ediyordu. john ise hiç ilgilenmiyordu. tamamiyle kendi işiyle meşguldü.

çocuk yine deneyip çıkamayınca yerimden kalktım. çocuğun koltuk altlarından tuttum. ''hoppa!'' dedim ve onu meşin koltuğun üstüne bıraktım. çocuk hiç beklemiyordu. önce şaşaladı. sonra koltuğun üstünde öyle kalakaldı. o zaman bilmiyordum. ama şimdi biliyorum. benim anlam çerçevem içinde o küçük çocuk benim yeğenimdi ben de onun amcası. içinde büyüdüğüm kasabanın anlam çerçevesi o çocukla aramızdaki ilişkiyi öyle tanımlamıştı. yeğenim koltuğa çıkmaya çalışıyordu ve amcası olarak ona yardım etmek bana düşerdi. çünkü babası gary ve amcası john bir şey yapmaya pek niyetli gözükmüyordu!!!

vazifesini yapmış bir amcanın mutluluğu içinde gülümseyerek gary'e baktım. ''neden yaptın?'' diye sordu. vazifesini yapmış bir amcanın rahatlığı içinde ''çıkmaya çalışıyordu'' dedim. gary ''ben de biliyordum çıkmaya çalıştığını... sen niye yaptın?'' diye üsteledi. şaşırdım ve sinirlendim. içimden bu amerikalılara iyilik yaramıyor diye düşündüm. ama merak etmekten de kendimi alamıyorum. sonra sordu ''sen ne yaptığının farkında mısın?'' içimden yine sinirlendim. istanbul psikolojiyi bitirmiş, iki yıl asistanlık yapmış, aydın bir insandım. ne yaptığımın farkında olmayacak biri değildim.

''bak'' dedi. ''çocuk koltuğa çıkacağına inanıyordu. belki yarım saat, belki bir saat uğraşacaktı ama eninde sonunda çıkacaktı. öyle ucundan tutmuyordu. çıkacağına inanmış biri olarak kedi yavrusu gibi tutunmuştu. bırakmayacaktı. deneyecek, deneyecek, en sonunda çıkacaktı. çıkınca dönüp bana bakacaktı. ben de ona çıktın diyecektim. sonra inecekti. yine uğraşacaktı. bir saatte çıktığını belki yirmi dakikada çıkacaktı. bugün bütün gün onunla uğraşacaktı ve belki de beş dakikada çıkar hale gelecekti. bu onun bugünkü zaferi olacaktı. sen onun zaferini çaldın!''

öylece bakakaldım. bu hayatımda hiç unutmayacağım bir ders olmuştu bana.

biliyor musunuz iki hafta sonra gary'e sordum. neden sadece ''çıktın!'' diyecektin??? neden ''aferin sana oğlum, alkış alkış'' değil??? verdiği cevabı hiç unutmayacağım; ''ben zaferine sadece tanık olurum. onun benden aferin almak için başarı peşinde koşması doğru değil. kendisi için başarır ama benim bildiğimi, gözlediğimi, tanık olduğumu bilir!!!"
( doğan cüceloğlu - gerçek özgürlük )



14 Aralık 2021 Salı

14 ARALIK 2021 ' e BİR ANEKDOT



 EVLİYA GELSE ÇARPILIR






Sultan İbrahim hastalanmış.Ölürse henüz erkek evladı da olmadığı için Osmanlı Hanedanı varissiz kalacak. Saray erkanının aklına Cinci Hoca gelmiş. " Nefesi kuvvetlidir, okusun " diye alıp getirmişler.

Saraya gelen cinci Hoca etraftaki herbiri birbirinden entrikacı vezir, vüzera ve avantacı topluluğunu görünce:

-Burada o kadar cin var ki, evliya gelse çarpılır, demiş.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ' E SONSUZ SAYGIM VE SEVGİMLE

İzninizle;

Onu arada sayfamda görmek ve yolgösterici sözlerini anekdotlarını  hatırlamak istedim...





Bir millet, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin
yaşayacak neticeler vermesi, ancak irfan (kültür) ordusuyla kaimdir.

1936 

 

7 Aralık 2021 Salı

BİR YILI DAHA BİTİRİYORUZ...


Kocaman bir yıl daha bitiverdi acısıyla tatlısıyla...
Yeni bir yıla başlarken zor günlerden geçiyor olsak da
unutmayalım ki herşeyin başı sağlık o nedenle
sağlığımızıkorumak için ne gerekiyorsa yapalım ve 
yine unutmayalım ki her zaman tünelden bir 
çıkış illaki vardır her zaman bir umut vardır..
Yeni yılda aklınızdan ve kalbinizden geçen 
tüm güzelliklerekavuşmanızı diliyorum...






Bu aralar kitaplara filmlere sanata her
 zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu
düşünüyorum..
Keyifli süprizli heyecanlı bir kitap...




Ve sonunda bitti..Harika bir diziydi bence...





Bu aralar ıspanaklı börek çok yapıyorum..
Kızım kahvaltıda severek yiyor..
Bir çok tarifi var her yerde..
Benim gibi zaman yoksunu çalışan bir kadınsanız
benim yaptığım gibi donuk ıspanaktan da yapabilirsiniz
çok pratik ve çok lezzetli oluyor benden demesi...



YENİ YILDA SAĞLIKLA GÜZELLİKLE KAVUŞANA KADAR HOŞÇAKALIN

“Yılbaşı ne bir mevsim ne de bir zaman dilimi, o bir ruh hali. Huzurun, evde olmanın, mutluluğun ve paylaşmanın, şükran duymanın zevki gerçek yılbaşı ruhudur.”

– Calvin Coolidge

Küçük Oliver henüz beş yaşındaydı ve etrafındaki dünyayı merak ediyordu. Her şeyin nasıl değiştiğini fark etmeye başladı. Parlak renklerle dolu sokakları gördü, her yerde tekrarlanan şarkıların sesini duydu ve insanların her türlü süslemeyle ağaç süslediklerini izledi. Televizyonda tatlılar, oyuncaklar, şaraplar, parfümler için reklamlar gördü… Oliver hepsini gördü, ve düşünmeye başladı… Sonunda annesine merakla sordu, “Anne, yılbaşı nedir?”

Annesi ne yazık ki “Bu sadece şanslı olanların sahip olabileceği bir şey. Umarım bir gün sana verebilirim, evlat.” yanıtını verdi.

Oliver için annesinin cevabını duymak ve ifadesini görmek üzücüydü. Ancak, bir gün kendi yılbaşına sahip olacağına dair umudunu kaybetmedi. Günler geçti ve küçük Oliver araştırmaya devam etti. Sonra Yeniyıl sabahı geldi.

Oliver gerçekten erken kalktı ve annesini uyandırmak için koştu. O yavaşça gözlerini açtı ve oğlunun onun için bir kart hazırladığını gördü. Ev yapımıydı, geri dönüştürülmüş kâğıttan yapılmıştı. Ama renkler, çizimler ve umut dolu bir mesajla dolu güzel bir karttı, “Bana her gün yılbaşını veriyorsun çünkü seninleyken mutlu oluyorum.” Oliver’ın annesi ağlamaya başladı ve oğlu sordu, “Anne, neden ağlıyorsun?”

“Çünkü bana gösterene kadar ne kadar şanslı olduğumu bilmiyordum.” Bunu diyen annesi Oliver’a sıkıca sarıldı.

Tabii anne, her gün Yılbaşımız var.

“Yılbaşı hediyeleri açmakla değil, kalbimizi açmakla ilgili.”

– Janice Marditera


ARKADAŞLAR FIRSATINIZ OLURSA 
BU AMATÖRCE HAZIRLANAN 
SAYFAMA DA ARADA  BEKLERİM....
TABİİ Kİ İLGİNİZİ ÇEKERSE...

https://birlikteenglish.blogspot.com


 


https://birlikteenglish.blogspot.com

5 Kasım 2021 Cuma

KASIM AYI HÜZÜN AYI ...





Kasım ayı umarım size iyi gelmiştir...
Bende sanırım bir sonbahar depresyonu var gibi...
Evden dışarı çıkasım yok..
Umarım enerjim en kısa  zamanda yerine gelir...




Galiba ardı arkası kesilmeyen
 zamlar ve aile bütçemize
hissedilir etkisi de benim enerjimi
sömürüyor... Saldım çayıra mevlam 
kayıra ekonomi yönetimi 
ürkütüyor beni..
Amaan canım belki de ben saçmalıyorumdur.







Annem bahsetmişti bu diziden aramızda dönem dizileri 
ne güzel olur diye konuşurken...
Gerçekten harikaymış..
Sanırım yayınlandığı yıl kızımın doğduğu yıla denk geldiği
için kaçırmışım..
Fonda Menderes dönemi yıllarından başlayarak ülkemizin çalkantılı yıllarını
seyrederken önde de kırık bir aşk hikayesine şahit oluyoruz bu dizide...
Tam benlik bir diziymiş...Seyretmeyenlere hararetle tavsiye ediyorum..










İyi ki kitaplar var...

Yoksa insan hangi limana sığınırdı

hızlı hayat şartlarında koşturup dururken...

Dağılan hayatınızı toparlamak, hatalarınızı telafi etmek, yaralarınızı sarmak ve ayrılmak zorunda kaldığınız insanlarla tekrar bir araya gelmek için son şansa ne kadar inanabilirsiniz?

İnancınızın sizi nerede ayakta tutup, nerede yalnız bırakacağından nasıl emin olabilirsiniz?

Emin olduğunuz her şeyin ayaklarınızın altından kayıp gittiği bir anda neyin gücüyle ayakta durabilirsiniz?

Son şanslara inanmak, mucizelere inanmak kadar gerçektir.



Baktım evde havuçlar birikmiş tabii ki
 aklıma hemen havuçlu kek geldi.
Havuç tarçın ve ceviz harika oluyor.. 
Ev mis gibi tarçın kokuyor
Pazar günü balkonda kitap kek çay kahveyle geçti..
Sevdikleri de sağlıklıysa insan daha ne ister ki...









Umutsuz yaşanmaz ki zaten..

Beğendim-Paylaştım






Şimdilik Hoşçakalın sağlıkla sevgiyle kalın...

E-MAIL

İşsizin biri, temizlik işleri için Microsoft’a başvurur. 

İnsan Kaynakları, bir ön görüşmenin ardından test (yeri temizlemek) yaparlar ve:

 – “İşe alındın, e-mail adresini ver, sana başvuru formunu 

göndereyim, aynı zamanda, işe başlamak için geleceğin günü 

bildiririm” der.

 Adam çaresiz, bilgisayarının ve dolayısı ile e-mail adresinin 

olmadığını söyler.

 İnsan Kaynaklarından, onun adına üzüldüklerini, fakat e-mail’i 

yoksa, kendisinin de var olmadığını ve kendisi de olmadığı için işe 

alınamayacağını söylerler. 

Adam umutsuzca, ne yapacağını bilmeden, cebinde sadece 10$ 

ile çıkar. Ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alır. 

Kapı kapı dolaşarak, 

2 saat içersinde sermayesini ikiye katlar. İşlemi birkaç kez daha 

tekrar eder ve aksam eve döndüğünde 60$’i vardır. 

Ve bu şekilde yaşayabileceğini anlar, her sabah erkenden evinden 

çıkar ve aksam geç saatlere kadar çalışır, ve her gün parasını 

üçe, dörde katlar. 

Az bir zaman sonra, bir el arabası alır, bunu bir kamyonla 

değiştirir ve bir sure sonra artık, birçok araçtan oluşan bir 

nakliye şirketi sahibidir.

 Beş sene geçer. Adamımız Birleşik Devletlerin en büyük gıda 

nakliye şirketlerinden bir tanesinin sahibidir artık.

 Artık ailesini ve geleceğini düşünmektedir. Genel hayat sigortası 

yaptırmaya karar verir. 

Bir sigorta şirketini arar, kendine uygun bir plan seçer ve 

konuşma biterken, sigortacı, teklifi gönderebilmek için adamın e-mail adresini ister.

 Adam e-mail’inin olmadığını söyler. 

Sigortacı şaşırır: – “Hayret, e-mail’iniz yok ve bu hanedanlığı 

kurabildiniz. 

Düşünün, ya bir de e-mail adresiniz olsaydı kimbilir ne 

olurdunuz?”

 Adam düşünür ve şu cevabı verir: – “Ne olacaktı, Microsoft’ta 

temizlikçi olurdum!!”





 

10 NİSAN 2025 PERŞEMBE GÜNEŞLİ VE SERİN BİR BAHAR GÜNÜ

Uzun zamandır  içimden birşey paylaşmak gelmedi.. Ülkemizde yaşanan demokrasi adına utanç verici ve üzücü gelişmeler nedeniyle nefes alamadı...