Oldukça uzun ama bana ilginç gelen bir paylaşımla şimdilik hoşçakalın ....
KARS' IN SÜT KOKAN İNSANLARI MALAKANLAR… MALAKANLAR, Rus Çarı Deli Petro'nun uygulamalarına karşı çıkarak, dinsel bir hareket ve yaşam tarzı olan Molokanizm'i hayat felsefesi olarak kabul eden insanlardır. . Malakanlar, bir Ortodoks Hristiyan topluluk ve daima egemen bir güç olan kilise ile çatışmışlar, yönetimde çok etkili olan Rus Ortodoks kilisesi için hep bir çıbanbaşı olmuşladır. . Bu nedenle, 93 Harbi sonrası Kars'a yerleşen Rus Çarlık Hanedanlığı, onlara göre baş ağrısı olan bu topluluğu, Rusya'dan Kars'a sürmüş; hem onlardan kurtulmuş, hem de Kars'ta kalıcı bir koloni oluşturmuştur. . Malakan, Rusça MOLOKAN yani ''SÜT İÇENLER'' anlamına geliyordu. . Ortodoks Kilisesi'ne göre dindar Ruslar haftada sadece iki kez süt içmeliydi, fakat asi Malakan tarikatı, her gün süt içiyordu. . Hristiyanlığın sembolü olan HAÇ'ı kullanmıyorlardı. Dini törenlerinde papaz veya rahip istemiyor, kiliseye gitmiyor, bunun yerine temiz ve tek odalı evlerinde toplanıp kadınlı erkekli ibadet etmeyi tercih ediyorlardı. . Savaş karşıtı olmaları nedeniyle, Rus ordusuna dahil olmayarak, ellerindeki tüm kalan silahlarını toplu bir tören ile yakmışlardı. . Tüm bu nedenlerden dolayı, kilisenin tüm şimşeklerini üzerine çekerek AFOROZ edildiler. Kars'ın ele geçirilmesini fırsat bilen Rus hükümeti, yaklaşık on beş bin Malakanı ana topraklarından sürerler. Günlerce süren yolculuk sonrası Kars'a varan Malakanlar, dere kenarlarında kendi köylerini kurarak, yeni vatanlarına ve yerli halka çok hızla uyum sağlayıp tarım yaparak geçimlerini sağlamaya başladılar. . Tarihin en tanınmış Malakanı, ''Savaş ve Barış''ın yazarı TOLSTOY'dur. . Zengin bir aileden gelen ve halkının mücadelesine her daim destek olan yazar, kitaplarından kazandığı tüm geliri, göçe zorlanan bu insanlara destek olmak için çekinmeden harcadı. Karslılar, yeni gelen bu insanları hep çok sevdi. . Farklı din ve ırktan olmalarını hiç önemsemediler. Yardımsever, akıllı insanlardı. Dere kenarına su değirmenleri kurup un öğüttüler, kaz yetiştirdiler. İleri yöntem tarım ve hayvancılık uygulamalarına geçtiler. . Gravyerin hikayesi.. Çarın davetiyle gelen İsviçreli David Moser, bölgenin bu özelliklerinin İsviçre gruyère peynir üretimi için ideal olduğunu görerek ilk peynir zavotunu kurar. . 1905 yılından başlayarak, genellikle Rus ve Alman kolonilerinin yaşadığı, çayır ve otlakların en iyilerine ait, doğal koşulları sığırcılığa en uygun olan Kars ve Ardahan’daki Malakan köylerinde Rusça "zavot" denilen peynir imalathaneleri kurulur. . O dönem tüm bölgede 50’yi aşkın peynir zavotu bulunmakta ve bu girişim Rus çarı tarafından da desteklenmekteydi. . 1918’de Rus hâkimiyetinin sona ermesiyle birlikte Moser, mandıralarını Alman kolonist Alexander Kaiser’e satarak bölgeden ayrılır. . Aslında bu, el değiştirme İsviçreli gruyère peynirinin Kars gravyerine dönüşünün de başlangıcı olacaktır. . Peynir tabaklarının vazgeçilmezi deliksiz gruyère peyniri ve delikli ama tatlı emmental peyniri melezlemesi olan Kars gravyeri yeni bir tat, yeni bir stil yaratmıştır. . Sabanda öküz yerine at kullanıp süt kalitesini arttırarak Çeçil Peyniri'nide ürettiler. Bugün bile kullanılan, onlara ait birçok tarımsal yenilik, bölgenin kaderini değiştirmiştir. Yardımsever olmalarına karşın, kendilerine dönük insanlardı. . Din farklılıkları nedeniyle, Müslümanlarla birebirinden kız alma verıp olayı pek yaşanmadı. . Malakanlar kilise inşa etmediler, evlerinde ibadet ettiler. Dini bayramlarını kutlarken, Müslüman bayram ve geleneklilerine saygılı oldular. . Müslüman halk da onlarınkine… . 1915'de Ruslar Kars'ı terk edince, tüm Malakanlar bölgede kalarak, Osmanlı kimliğine tabii oldular. . Dinlerine sahip çıktıkları gibi, savaş karşıtı toplum olmak en büyük kırımızı çizgileriydi. Bu nedenle, 1921'de Türk ordusunun kurutuluş mücadelesi için düzenli ordu kurma girişimcilerine başlamasıyla istemeyerek de olsa Kars'ı terk etmeye karar verdiler. . Bir kısım, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Yeni Zelanda'ya göç ettiler. Geri kalanlar için yalnızlık ve fakirleşme dönemi 1961'e kadar sürdü. . Onlar da ekonomik sebeplerden dolayı Rusya'ya göç etmek zorunda kaldılar. . Bir süre sonra oraya adapte olamayarak tekrar dönmek isteseler de, Rus Hükümeti pasaportlarına el koyarak dönmeleri engellendi. . Bugün dünyanın farklı yerlerinde Malakanlar yaşıyor. Kars'ta ise 5 aile kaldığı biliniyor. . Müslümanlarla evlenip din değiştiren de olmuş ,ismi Sara veya İvan olarak Müslüman eşiyle yaşantısını gayet güzel sürdüren de... Ama şu bir gerçek, toplumsal nedenlerden dolayı göç etmeye zorlanan bu asil insanlar, Kars'a hem ekonomik, hem de kültürel anlamda damgasını vurmuş görünüyor. . Bugün, Arpaçay ve İncesu köylerinde bulunan Malakan mezarlıkları dışında, dere kenarında atıl durumda bulunan bir kaç un değirmeni ve taş ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınmış bulunuyor. . Elde kalan kültürel Malakan mirasının, Kars turizmine büyük yarar sağlayacağını ve ivedikle bir Malakan müzesi açılması gerektiğini düşünüyorum. . Yılda bir kez de,''Malakan Kültür ve Sanat'' festivali düzenleyerek, dünyanın birçok yerinde yaşayan Malakanları Kars'a davet edip unutulmuş bu kültürel hayatın canlandırılması gerektiğine inanıyorum. . Yazımızın sonunda, Malakanları daha iyi tanımak isteyen okuyuculara, Tarık Akan ve Şerif Sezer'in başrollerinde oynadığı, 2009 yapımı DELİ DELİ OLMA adlı sinema filmini izlemelerini öneririm. . Kars'ta yaşayan Malakanların son temsilcisi olan MİŞKA karakterinin zor ve yalnız hayatını anlatan, oldukça etkileyici bir film. . Filmde, piyano çalan Malakan karakter Mişka ile doğuştan müzik yeteneği olan Müslüman köylü kızı küçük Alma arasındaki duygusal bağ inanılmaz güzel anlatılmış. . Mişka'nın, piyano ile beraber çalıp söylediği 'Bir Sarmaşık Olsaydım ' adlı Malakan şarkısının sözleriyle makalemi bitiyorum. Faklı kültürler ve dinler, Anadolu'nun zenginliği ve solan renkleridir. Hep yaşatmak dileğiyle…
Bir sarmaşık olsaydım, sıkıca tutunsaydım bir yere, Sökülüp atılmasaydım, köklerimi salsaydım derinlere. Bir sarmaşık olsaydım, dolasaydım gövdemi döne döne, Günlerce aynı yerde kalsaydım, hareketsizlikten uyusaydım. Bense ayrık otuyum, her çıktığı yerden sökülen, Sarmaşık olmak isteyip de, basit bir ot bilinen Bir ayrık otuyum, kökü olmayan, sevilmeyen Sarmaşık olmaya özenen, öylece bir ot işte… Kemal ŞENDİKİCİ
|
Sayende Malakanlardan haberim oldu. Teşekkürler :)
YanıtlaSilben de teşekkür ederim...
Silhadiiii bahar geliyor, anne frank ı izleyim tank yu :)
YanıtlaSilbahar müjdelerle gelsiiinnn...
Silizledim ağladım, çok güzeldi :)
Silaynen ben de çok etkilendim ama ben son zamanlarda en klüp son bölümde ağladım galiba..
SilNazi zulmu ve zulmedilen insanlar kotu.Ama ya onlarin torunlarinin bugun baska bir halka yaptiklari zulum? Uluslararasi haber kanallari ve gosteri sektorunun de nasil tek yanli oldugu dusunulunce yillardir gozlerimizin onunde yasanan zulum daha acitiyor insanin canini.
YanıtlaSilBu arada Malakanlar in hikayesine benzer bir konu da 1700 lerde Manyas Kocagol e yerlesen ve 1960 larda Rusya ya donen Don Kazaklari. Salim Nizam in Son Kazak Kocagol romanini tavsiye ederim.
Son olarak,tabloya bakinca "uslub-u beyan ayniyle insan" sozunu hatirliyor insan.
kitap tavsiyesi ve yorumunuz için çok teşekkür ediyorum
YanıtlaSilGüzel bir hafta olsun:) kaleminize sağlık...
YanıtlaSilamin inşallah hepimize çok teşekkür ediyorum sevgilerimle...
SilDeli Deli Olma filmini izlemiştim. Tarık Akan vardı başrolde. Malakanların geçmişini yazınız sayesinde öğrendim. Film başka bir anlam kazandı gözümde. Savaşların olmadığı bir dünyaya ne zaman açacağız gözlerimizi...
YanıtlaSilSizin ergen de benim gibi son dakikacıymış :) Okul yıllarım geldi aklıma :) Yeni dönemde tüm öğrencilerimize başarılar diliyorum.;)
Deli Deli yi izlemek istiyordum ben de hatırlattığınız çok iyi oldu..Tarık Akan ı da rahmetle anmış oldum vesileyle.. İnsanoğlu Allah vergisi aklını güzellikler iyilikler için kullanmayı başardığı gün savaşlar da bitecek sanırım ama biz görür müyüz zor..Tam anlamıyla son dakikacı valla...Ah o güzelim okul yılları masal gibi geldi geçti..Şahane geçsin inşallah hepsi için sağlıkla ...Sevgiler..
Silşubat tatili boyunca benim ergen de yan gel yat şeklindeydi :)) stresi yapan biziz onlar gayet rahat
YanıtlaSilAslında 15 tatilde ödev gereksiz de bizimkiler 10. sınıf olunca istim üstünde kalsınlar istedi sanırım öğretmenler...Stres hep bizde de zaten bu yaşta stres falan da yapmasınlar büyüdükçe stresten paylarına düşeni alıcaklar mecburen...sevgiler..
SilHavalar soğuk, dediğiniz gibi faturalar el yakıyor. İnsanlar nereye kadar kısacak bilinmez...Kitabı merak ediyorum ben de ama daha alınmadı. Tatil bitti ya biz anlamadık nasıl geçti. Deniz 11. sınıf olduğundan kendi programında düzenli test yapıyor. O anlamda sıkıntımız yok. Ama her tatil kısadır işte...
YanıtlaSilAynen valla evde manyak gibi ben sürekli odaları dolaşıp elektrik kapatıyorum kombi kısıyorum evin diğer üyelerinin ilgi alanına girmiyor bu durumlar maalesef tek dertlenen benim nedense...Bizimki de 10. sınıf ben bu sene de 11. sınıf gibi davranmasını tercih ederdim aslında ...2. dönem şahane geçsin inşallah sevgiler..
YanıtlaSilMerhaba... Bloğun adı niye "babannemintakvimciği" acaba? Bak şimdi, merak ettim.
YanıtlaSilİlk yazıya gittim. Babaannemin saatli maarif takvimi, aslında blog adı. Ne tatlı.
Sil"daha dünmüş gibi hatırlıyorum tatillerde babaannemin evine gidince ilk iş büyük bir merak ve heyecanla okurdum her sayfasını tek tek..."
Silhey! çok sevdim. tekrar merhaba.
ay evet canım babaannemin evinde geçerdi yaz tatillerimiz çocukluk anılarımın arasında çok büyük yeri var o günlerin işte sonra da ilham kaynağı oldu bu sayfaya isim ve fikir olarak beğendiysen ne mutlu bana ve tekrar merhaba şahane bir haftasonu olsun inşallah...
Sil