Blog Listem

7 Eylül 2022 Çarşamba

SONBAHARA KAVUŞMAK NASİP OLDU BU YIL DA....


İnsanı yoran yaz sıcaklarından sağ salim
çıkıp tatlı esintileriyle ruhumuzu okşayan
sonbahara kavuştuğumuz için mutluyum..
İnşallah hepimiz için huzurla sağlıkla keyifle
dolu bir sonbahar olsun...





Harika bir romandı...
Bu illet hastalıkla mücadele edenlere ama özellikle
yakınlarına Allah sabırlar versin...
Keşke hastalıkların olmadığı bir dünya mümkün olsa.....

Zeki, hayatı bütün renkleriyle, en derin duygularıyla yaşayan,

 yaratıcı, sevgi dolu, âşık bir kadın, başarılı bir yazar: 

Maya; yirmi senedir ikinci baharını paylaştığı, ona hayran, âşık, 

duygusal, notalarla, repliklerle haşır neşir bir erkek, gözde bir sanatçı:

 Atlas; çocuklarıyla  beraber sevginin pekiştirildiği mutlu

 bir aile ve aniden hayatlarına inen, dünyalarını çökerten bir illet… 

hastayı ölmeden defalarca öldüren, kimliğini yok eden, eşi yaşıyorken

 dul bırakan, tedavisiz, umutsuz hastalık: Alzheimer.







Bugün denk geldim bu mis gibi buram buram aşk kokan naif hikayeye...
Çok beğendim...Umarım siz de beğenirsiniz....

“BAKELE
Benim babaannemdi, ama bütün köyün, annemgilin ve dedemin dediği gibi “Bakele” derdim ben de ona. Dedeme ise dede.
Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye.
“Sen yorulma, ineği ben sağarım.” Gider sağardı.
“Su vereyim mi Bakele?” Verirdi.
Bazı geceler çok soğuk olurdu yayla, “Dur Bakele…” derdi elindeki odunları alıp. “Sobayı ben yakarım.” Yakardı.
Şehre indiği her sefer kalın kalın kitaplar getirip “Bakele…” derdi, “Al. Oku sen. İşlere ben bakarım.” Bakele dedeme kocaman güler, “Sağ ol İbrahim.” deyip gömülürdü getirdiklerinin arasına. Okurken, suyun altına girmiş de nefesini tutuyormuş gibi gelirdi bana. Sıkılırdım önce, sonra korkardım, sonra gidip dedemin eteğini çekiştirir, “Bakele’ye bi şey mi oldu dede?” diye sorardım. “Şşt.” derdi dedem. “Okuyor oğlum, ne olacak? Hadi gel, biz de gazetenin resimlerine bakalım seninle.” Alırdı beni kucağına, işaret parmağıyla göstere göstere okur, anlatırdı.
“Sen niye okumuyosun dede?”
“İşte ben de gazete bakıyorum ya.”
Yanlarına gittiğim her yaz bir şeyler öğrenirdim. Kitap okunur, gazete bakılırdı meselâ. Sağılan ineğin arkasında durulmazdı. Uyuyan köpeğin yakınından geçilmez, eriğe tırmanılmaz, örümcek, kelebek öldürülmezdi.
Öğrenirdim.
Bakele macirdi.
“Macir ne demek dede?”
“Göçmen demek oğlum.”
“Göçmen ne demek?”
Başka memleketten gelmiş insan demekti.
Okul gibiydi benim için köy. Duvarsız, çatısız. Kışın şehirde okurdum, yazın köyde.
Yazdan yaza gelip gidiyor, her yaz biraz daha büyüyor, okuryazar falan oluyor, dedemin getirdiği gazetelere kendim bakmayı, Bakele’nin elinden bıraktığı klitapları kendim okumayı öğreniyordum.
Macir’in macir değil muhacir olduğunu meselâ… Orta iki’de.
Ve Bakele’nin gözünün içine bakan dedeme saygı duymayı, onu giderek Bakele’den daha fazla sevmeyi öğreniyordum. Ama dedemi daha çok sevdiğim için değil; dedem Bakele’yi babamın annemi sevdiğinden daha çok sevdiği için.
Babam annemden su isterdi: “Semiha, su getir.” Dedem, Bakele istemeden getirirdi suyunu. Soğutur da getirirdi hem.
“Semiha çay koy.” derdi babam. Dedem çayı demler, getirip Bakele’ye ikram eder, “Beğendin mi?” diye de sorardı.
Babam anneme kızardı sık sık. Temizlik yaparken “Ayağını kaldırıver.” dediğini duysa, “Bir rahat vermedin.” diye terslenirdi. “Bağırttıracaksın beni şimdi çocuğun yanında.” Annem korkardı babamdan.
Dedem, Bakele evde yokken temizlerdi evi; en çok da onun oturup kitap okuduğu köşeyi temizlerdi. “Mis gibi yaptım Bakele. Otur, rahat rahat oku.” Bakele dedemden hiç korkmazdı.
Bakar öğrenirdim ben. Güzel şeyler öğrenirdim.
Lise sondaydım. Bir kış vakti döndüm ki babam evde; gözleri kızarmış, annem bir köşede hem ağlıyor hem toparlanıyor. “Köye gidiyoruz. Hazırlan.” dediler. Bakele ölmüş.
Yol boyu Bakele’yi düşünmeye çalıştım ama hep dedem geliyordu gözümün önüne. Kime su getirecekti? Kim yorulmasın diye ineği sağacak, rahat okusun diye köşeyi süpürüp silecek, kim için çay demleyecekti?
Ne edecekti?
Biz vardığımızda gömmüşlerdi Bakele’yi. Günahmış. Ölü bekletilmezmiş. Dedem önümüze düştü, annem ağlar, babam ağlar, köyün küçük kabristanına gittik. Başucuna bir tahta dikmişler, toprak hamile gibi kabarmış, Bakele içinde yatıyor. Ama ben gene ona veremedim aklımı. Gözüm de dedemdeydi gönlüm de. Ne zaman başucu tahtasında “Vesile Kara, Ruhuna Fatiha” yazısını gördüm, anca o zaman Bakele’ye gitti aklım.
Vesile?
“Acaba…” diye düşünüyordum dua edermiş gibi yaparken, “Bakele babaannemin gayrimüslim adıydı da dedem tutup vatan hasreti çekmesin diye?..” Ama yok. Bakele yedi göbekten müslümandı.
Üç gün kaldık köyde. Gelenden gidenden anneme de yaklaşamadım babama da. Ağlayıp duruyorlardı. Dedem donmuş gibiydi bir tek. Gözü hep Bakele’nin kitap okuduğu köşede, onu ne kadar özlediğini bilmesen gülüyor dersin, yüzünde de yumuşacık bir ifade.
Annemgil komşulara veda etmeye gidince cesaretimi toplayıp yanaştım dedeğimin eteğine.
“Dede?..” dedim, “Bakele ne demek?“
Anlattı.
“Canım” demekmiş.
Ve “Aşkım” ve “Bir Tanem” ve “Her Şeyim” ve “Ömrümün Vârı” ve “Gözümün Nûru” ve “Kalbim” ve “Işığım” ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş.
İlk “Canım” demek istediğinde ar etmiş dedem, “Hanım” dese “malım” demiş gibi olur diye korkmuş, “Vesile” dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. “Baksana” dese olmaz, “Bak hele...” demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, “Anladım İbrahim….” demiş. “Anladım… Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.”
Aşk, âşık olduğunla yekvücut olmakmış.
Öyle dedi dedem.”
Sezgin Kaymaz /Bakele



 

12 yorum:

  1. Başlığınız gülümsetti çünkü ben de her bahar aynısını bahar için söylüyorum ve sonbahar gelince karalar bağlıyorum :) Yaşanılan yere ne kadar bağlı şükür hislerimiz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen öyle ..baharlar candır....sağlıklar yerindeyse eğer sevdiklerimizle de birlikteysek her mevsim ayrı güzel...sevgiler...

      Sil
  2. Sonbaharımız güzel geçsin 🙏 Hikaye çok tatlı, çok sevdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. inşallah..hepbirlikte....beğenmenize çok sevindim...

      Sil
  3. Hi, I also really missed this autumn fresh! I loved reading the love story, I loved the final words. Love is wisdom. Hugs, Raquel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. I am happy to hear from you..best reagrds..thnx a lot..

      Sil
  4. oleeey sonbahar geldi oh nemden kurtulduk diyosooon :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eh inşallah diyelim 2 gündür maşallah yazdan hiç farkı yok...

      Sil
  5. Benim çok sevdiğim öykülerdendir Bakele <3

    YanıtlaSil
  6. Bakele kelimesini sevdim ☺️. Yaz sonu hep sonbaharı özlerim ama bu yıl nedense hazır hissetmiyorum yaz çok çabuk geçti 😞

    YanıtlaSil
  7. Bakele ne güzel bir hikayeydi öyle. İnsanın içini ısıtan cinsten. Çok teşekkürler :) Sıcaklar insanı ne çok yoruyormuş, Eylül ayı başımızın tacı olacak, enerjimiz tavan yapacak :)

    YanıtlaSil
  8. evet ya ben de gerçekten çok beğendim...İnşallah serinler artık birazcık...

    YanıtlaSil

GÜNAYDIN...4 KASIM 2024 PAZARTESİ...GÜNEŞLİ AMA SERİN BİR KASIM GÜNÜ....

SAĞLIKLI HUZURLU BİR GÜN VE HAFTA OLSUN  İNŞALLAH HEPİMİZE... BİR FİLM-BİR DİZİ Cem Karaca'nın hayatını anlatan bu filmi, kızım ve arkad...