Blog Listem

5 Kasım 2021 Cuma

KASIM AYI HÜZÜN AYI ...





Kasım ayı umarım size iyi gelmiştir...
Bende sanırım bir sonbahar depresyonu var gibi...
Evden dışarı çıkasım yok..
Umarım enerjim en kısa  zamanda yerine gelir...




Galiba ardı arkası kesilmeyen
 zamlar ve aile bütçemize
hissedilir etkisi de benim enerjimi
sömürüyor... Saldım çayıra mevlam 
kayıra ekonomi yönetimi 
ürkütüyor beni..
Amaan canım belki de ben saçmalıyorumdur.







Annem bahsetmişti bu diziden aramızda dönem dizileri 
ne güzel olur diye konuşurken...
Gerçekten harikaymış..
Sanırım yayınlandığı yıl kızımın doğduğu yıla denk geldiği
için kaçırmışım..
Fonda Menderes dönemi yıllarından başlayarak ülkemizin çalkantılı yıllarını
seyrederken önde de kırık bir aşk hikayesine şahit oluyoruz bu dizide...
Tam benlik bir diziymiş...Seyretmeyenlere hararetle tavsiye ediyorum..










İyi ki kitaplar var...

Yoksa insan hangi limana sığınırdı

hızlı hayat şartlarında koşturup dururken...

Dağılan hayatınızı toparlamak, hatalarınızı telafi etmek, yaralarınızı sarmak ve ayrılmak zorunda kaldığınız insanlarla tekrar bir araya gelmek için son şansa ne kadar inanabilirsiniz?

İnancınızın sizi nerede ayakta tutup, nerede yalnız bırakacağından nasıl emin olabilirsiniz?

Emin olduğunuz her şeyin ayaklarınızın altından kayıp gittiği bir anda neyin gücüyle ayakta durabilirsiniz?

Son şanslara inanmak, mucizelere inanmak kadar gerçektir.



Baktım evde havuçlar birikmiş tabii ki
 aklıma hemen havuçlu kek geldi.
Havuç tarçın ve ceviz harika oluyor.. 
Ev mis gibi tarçın kokuyor
Pazar günü balkonda kitap kek çay kahveyle geçti..
Sevdikleri de sağlıklıysa insan daha ne ister ki...









Umutsuz yaşanmaz ki zaten..

Beğendim-Paylaştım






Şimdilik Hoşçakalın sağlıkla sevgiyle kalın...

E-MAIL

İşsizin biri, temizlik işleri için Microsoft’a başvurur. 

İnsan Kaynakları, bir ön görüşmenin ardından test (yeri temizlemek) yaparlar ve:

 – “İşe alındın, e-mail adresini ver, sana başvuru formunu 

göndereyim, aynı zamanda, işe başlamak için geleceğin günü 

bildiririm” der.

 Adam çaresiz, bilgisayarının ve dolayısı ile e-mail adresinin 

olmadığını söyler.

 İnsan Kaynaklarından, onun adına üzüldüklerini, fakat e-mail’i 

yoksa, kendisinin de var olmadığını ve kendisi de olmadığı için işe 

alınamayacağını söylerler. 

Adam umutsuzca, ne yapacağını bilmeden, cebinde sadece 10$ 

ile çıkar. Ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alır. 

Kapı kapı dolaşarak, 

2 saat içersinde sermayesini ikiye katlar. İşlemi birkaç kez daha 

tekrar eder ve aksam eve döndüğünde 60$’i vardır. 

Ve bu şekilde yaşayabileceğini anlar, her sabah erkenden evinden 

çıkar ve aksam geç saatlere kadar çalışır, ve her gün parasını 

üçe, dörde katlar. 

Az bir zaman sonra, bir el arabası alır, bunu bir kamyonla 

değiştirir ve bir sure sonra artık, birçok araçtan oluşan bir 

nakliye şirketi sahibidir.

 Beş sene geçer. Adamımız Birleşik Devletlerin en büyük gıda 

nakliye şirketlerinden bir tanesinin sahibidir artık.

 Artık ailesini ve geleceğini düşünmektedir. Genel hayat sigortası 

yaptırmaya karar verir. 

Bir sigorta şirketini arar, kendine uygun bir plan seçer ve 

konuşma biterken, sigortacı, teklifi gönderebilmek için adamın e-mail adresini ister.

 Adam e-mail’inin olmadığını söyler. 

Sigortacı şaşırır: – “Hayret, e-mail’iniz yok ve bu hanedanlığı 

kurabildiniz. 

Düşünün, ya bir de e-mail adresiniz olsaydı kimbilir ne 

olurdunuz?”

 Adam düşünür ve şu cevabı verir: – “Ne olacaktı, Microsoft’ta 

temizlikçi olurdum!!”





 

2 Ekim 2021 Cumartesi

EYLÜLÜ DE BİTİRDİK ...EKİM HOŞGELMİŞ OLSUN İNŞALLAH....


Ekim inşallah yağmurlarıyla gelmiştir..
Sizin bögeleriniz nasıl bilmiyorum ama bizim buralara
tek damla yağmur düşmedi henüz..

Yeni ay huzurla sağlıkla geçsin inşallah hepimiz için....




Çok severim ben de kahveyi..
Bu aralar kahve dünyasından aldığım
fındık aromalı filtre kahveye dadandım
mis gibi fındık kreması kokuyor..



















Onlar evlatlar gençler geleceğimiz..

Umarım bir gün dayak atıp içeri tıkmak yerine
 gençlerine değer veren koruyup kollayan 
bir devlet babamız olur....



Gıda fiyatları elektrik benzin doğalgaz 
aldıbaşını gidiyor fiatlar tut tutabilirsen...

Allah hepimizin yardımcısı olsun...Zor 
gerçekten zor...


Paramız pul oldu Dolar/Euro karşısında..

Çok üzülüyorum...




Sevdiklerinizin kıymetini bilin..Bol
bol sarılın onlara..Sonra..
İşte sonrası malum...










Güzel bir aşk hikayesi..
Keyifle okuyorum




Yaşasın yeni sezon geldi...
Ben de gençmişim gibi
gençlik dizileri seyrediyorum
arada işte....









https://birlikteenglish.blogspot.com

Yeni bir blog çalışmasına başladım..

Fırsat olur da gözatarsanız bir de follow yapıp 

etrafınızdaki öğrencilere tavsiye ederseniz

mutluluktan havalar uçarım valla....

 


ŞİMDİLİK HOŞÇAKALIN SAĞLIKLA KALIN....

BEYAZ AT VE YAŞLI ADAM


Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. ”Sadece at kayıp” deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler.
Babalık demişler, sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var!

“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu herif sahiden gerzek” diye geçirmişler.

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.

Köylüler gene gelmişler ihtiyara “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler.

İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. ”O kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini, ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer!”

“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”

“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

(Lao Tzu)



 

11 Eylül 2021 Cumartesi

Bir Sonbahar daha nasip oldu ..Şükür..




Sıcak sıcak dedik
ofladık pofladık
 yazı bitirdik...
Sonbahara kavuştuk yine..
Öğlen vakti hava yaz gibi ama 
Sabah ve akşamları mis gibi sonbahar.
Sağlık ve huzurla dolu bir Sonbahar olsun
inşallah hepimize...










Pandemiden önce Kordona giderdik
 9 eylül gecesi iş
çıkışı harika olurdu ortam..
2 yıldır korkumuzdan eşim götürmüyor bizi oralara
nasip olmuyor umarım seneye bari korkmadan gideriz.

.


11 EYLÜL TERÖR SALDIRISI
Ne acaip bir olaydı...Kabus gibi..Film gibi...



















.

Son yaz günlerinde
şöyle hafif bir kitap okuyayım
diye başladım
 gerçekten de hafif  naif
bir modern aşk 
hikayesi çıktı...





Bu diziye takıldım kaldım
 günde 3 bölüm falan rahat bitiriyorum..
Harika bir anne kız hayat hikayesi...
Uzun zamandır böyle beni benden alan
bir diziye denk gelmemiştim..





Şimdilik hoşçakalın sağlıkla kavuşalım yine...


SPİNOZA'NIN TANRISI...
Bu yazıyı çok okudum, çok paylaştım. Her okuyuşumda zevk aldım, ve her paylaşımında mutlu oldum.
Belki siz de kaçıncı kez okuyor olacaksınız...

Einstein'ın ABD üniversitelerinde konferans verdiğinde öğrencilerin ona sık sık sordukları soru:

-Tanrı'ya inanmıyor musun?...

Einstein hep şu cevabı verirdi:

“Spinoza'nın tanrısına inanıyorum”.

Spinoza'yı okumayan kişi aynı yerde kalır...

Şöyle özetleyebiliriz:

Baruch de Spinoza, 17. yüzyıl felsefesinin üç büyük "Rasyonalist"inden biri olarak kabul edilir, Fransız Descartes ile birlikte.

*Spinoza'nın tanrısı ya da doğasına göre

Tanrı şöyle derdi:

Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak!

Yapmanı istediğim tek şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarmandır.

Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum..

Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun !

Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda ve senin kalbindedir..

Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak;

çünkü ben sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkar olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim!

O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama..

Benimle hiçbir ilgisi olmayan ve anlamadığın halde sözde kutsal yazıları okumayı da bırak;

Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının dostluğunda, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan, henüz yazının bilinmediği devirlerde benim adıma yazıldığı iddia edilen hiçbir kitapta beni bulamazsın !

Bana güven, ama önce kendine güven ve herşeyi benden istemeyi bırak;

Bana işimi nasıl yapacağımı sen mi söyleyeceksin?

Benden korkmayı da bırak; Çünkü ben öcü değilim ve seni yargılamıyorum, seni eleştirmiyorum, sana sinirlenmiyor, seni rahatsız etmiyorum, asla seni cezalandırmıyorum. Beni sadece sevmen yeterlidir..

Benden özür dilemeyi de bırak;

çünkü affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yarattıysam... Seni özgür iradenle donattım. Sana verdiğim akıl ve iradeni kullanarak yaşıyorsan seni nasıl suçlayabilirim?

Seni sen olduğun için nasıl cezalandırabilirim?

Bir yaratıcı bunu nasıl yapabilir?

Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusudur. Bunlara inanma, sadece kendi aklını kullan..

Kendine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi başkalarına da yapma. Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen. Çünkü bu hayat ne bir test, ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova ne de cennete giden bir yoldur....

Ben seni tamamen özgür kıldım;

Ödül yok, ceza yok, günahlar yok, erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor.

SADECE SEVGİ VAR..!!!

Ancak hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün.!!

Bu hayattan sonra bir ne olup olmadığını söyleyemem, ama sana bir tavsiye verebilirim ; Bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için vardır, yani hiçbir şey yoksa, sana verdiğim bu yaşama fırsatından zevk almış olacaksın. Ama eğer bir şey varsa, orada da sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım.. Sana soracağım tek şey, beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Yaşamında ne öğrendin ve hangi güzel işleri yaptın olacaktır..

Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Beni sevmen yeterli..

Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettarlık hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et. İzlendiğini mi hissediyorsun?... Neşeni ifade et! Beni övmenin doğru yolları bunlardır..

İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini papağan gibi tekrarlamaktan vazgeç..

Emin olabileceğin tek şey burada olduğun, ve yaşadığındır..Nitekim bu dünya harikalarla doludur.. Etrafına baktığında beni görecek ve hissedeceksin.. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki?

Beni dışarıda ararsan bulamazsın.

Beni sadece kendi içinde bulursun.

SPİNOZA



 

14 Ağustos 2021 Cumartesi

HER HAFTA HER GÜN FELAKET HABERLERİ....DOĞAANA ÇOK KIZGIN ARTIK...


Uzun bir aradan sonra merhaba demek
kısmet oldu sağlıkla...
Bu güzel resmin altına
hep güzel şeyler yazmak isterdim..
Ancak ne var ki son zamanlarda ülkemizde
 güzel bir güne uyanmak zor oldu...
Yangınlar bitmeden sel felaketleri başladı...
Sanki doğaana artık çok kızgın...
Haklı da...
Hiç koruyamadık ki bize sunduğu güzelliklerini..
İnşallah ders alırız bu felaketlerden...
Evlatlara gelecek nesiller yaşanılası bir dünya
bırakamadığımızı düşünüyorum ve bu beni
çok ama çok üzüyor...


Ormanlarımızla birlikte yüreklerimiz de yandı üzüntüden...
 Yandı da ne oldu seyrettik kaldık elimizden hiçbirşey gelmedi maalesef..
Söndürmek için canla başla uğraşan emeği geçen herkesden Allah razı olsun...
Vefat eden vatandaşlarımız oldu
 Allahın rahmeti üstlerine olsun...
 Yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum...
Umarım bir gün yine yemyeşil olabilir yanan ormanlarımız umarım....




Karadeniz sel felaketleriyle boğuşuyor bugünlerde maalesef..
Bölgeden çok acı yürek yakan haberler gelmeye devam ediyor
 ben bu satırları yazarken..
Allah yardımcıları olsun...
Giden canlara Allahtan rahmet ve ailelerine sabırlar diliyorum.



..

Bu aralar bu diziyi seyrediyorum...
Öyle güzel bir kasabada geçiyor ki her seyredişimde
tası tarağı toplayıp taşınasım geliyor...




Yeni bitirdim....Çok hızlı okunuyor...
Müjdat Gezen'in hayat tecrübelerinden ,
anılarından oluşan kısacık kısacık denemeler...





Beğendim paylaştım sevgilerimle...







Şimdilik hoşçakalın...Sağlıkla kalın...


Atatürk'ün doğa sevgisi  "AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK."

Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, Köşk´ün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: "Ağacın dalları uzamış, binanın duvarlarına dayanmıştır." Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkansız olan bir emir verir:

"AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK." Görev İstanbul Belediyesine intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Ünlü bestecimiz Ferit Alnar´ın kardeşi olan Başmühendis Ali Galip Alnar (bazı kaynaklarda Ali Nuri Alnar olarak geçer) yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova´ya gelerek çalışmalarına başlar.

8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çerçevesindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul´dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim, santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir.

Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Büyük Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya bey ve Cumhuriyet Gazetesi Başmuhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 metre civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve Ulu Çınar ağacıda kesilmekten kurtulur.















 

10 NİSAN 2025 PERŞEMBE GÜNEŞLİ VE SERİN BİR BAHAR GÜNÜ

Uzun zamandır  içimden birşey paylaşmak gelmedi.. Ülkemizde yaşanan demokrasi adına utanç verici ve üzücü gelişmeler nedeniyle nefes alamadı...