Blog Listem

12 Aralık 2022 Pazartesi

12 ARALIK 2022 PAZARTESİ YAĞMURLU HAFTASONUNDAN SONRA GÜNEŞ AÇTI BUGÜN


Yeni hafta sağlıkla huzurla geçsin 
hepimiz için inşallah....







GÜNÜN SÖZÜ
Doğru valla zaman ayırmak lazım...





    GÜNÜN TARİHİ

120YIL ÖNCE BUGÜN 12 ARALIK 1901
İtalyan mucit Guglielmo Marconi,
telsiz telgraf sistemini geliştirdi ve
Birleşik Krallıktan Atlantik aşırı ilk mesajını gönderdi





                                                                         
                                                                       GÜNÜN YEMEĞİ
                                                                    
                                                                      KIYMALI PATATES
                                                                
                                                        Haftasonu yaptım şahane oldu ...






GÜNÜN ŞİİRİ

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
                        bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
                           yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
                            beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
                                          insanlar için ölebileceksin,
                           hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
                          hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
                         hem de en güzel en gerçek şeyin
                                       yaşamak olduğunu bildiğin halde.”

NAZIM HİKMET RAN











 

9 Aralık 2022 Cuma

9 ARALIK 2022 CUMA...HAFTASONU GÜZEL GEÇSİN HEPİMİZ İÇİN....






GÜNÜN SÖZÜ

İyiliği terchi etme gücü olsun kalbimizde her daim....




GÜNÜN YEMEĞİ

Soya soslu tavuklu makarna




TARİHTE BUGÜN

9 ARALIK 1893
  1. İstanbul'da günlerdir süren soğuk hava yüzünden Haliç dondu.





GÜNÜN FIKRASI

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir 

heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."














  •  

8 Aralık 2022 Perşembe

8 ARALIK 2022 PERŞEMBE ..SİSLİ PUSLU HAFİF SERİN BİR ARALIK GÜNÜ....



Gerçi ben pek beceremiyorum ya...



GÜNÜN YEMEĞİ

LAZANYA





GÜNÜN OLAYI

Böylesine rezillikler ülkemde yaşandığı için bunlara
izin verildiği ve korundukları için
çok ama çok üzgünüm ve endişeliyim maalesef...






GÜNÜN HİKAYESİ

Hindistan'da çok ünlü bir ressam varmış. herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş ve onu "renklerin ustası" anlamına gelen ranga geleri olarak tanısa da kısaca ranga guru derlermiş. onun yetiştirdiği bir ressam olan raçici ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini bitirerek ranga guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.

ranga guru;
"sen artık ressam sayılırsın raçici. artık senin resmini halk değerlendirecek." diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve meydanda en görünen yere koymasını istemiş.

yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. raçici denileni yapmış.

raçici birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki tüm resim çarpılardan neredeyse görünmüyor. çok üzülmüş tabii. emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. resmi alıp götürmüş
ranga guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. ranga guru üzülmemesini ve yeni bir resim yapmasını istemiş. raçici yeniden yapmış resmi ve gene ranga guru'ya götürmüş.

ranga guru resmi tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. raçici denileni yapmış.

birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da boyalar da bırakıldığı gibi duruyor. çok sevinmiş ve koşarak ranga guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.

ranga guru demiş ki;

"sevgili raçici, sen ilk resminde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız eleştirebileceklerini gördün. hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. oysa ikinci resminde onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin.
şunu hiç unutma sevgili raçici,
kötü yönde eleştirmek kolaydır, yapıcı eleştiride bulunmak ise eğitim gerektirir.


2 Aralık 2022 Cuma

KOSKOCA BİR YILI DAHA BİTİRİYORUZ...ÇOK MU HIZLI GEÇİYOR SİZCE DE....


İnanamıyorum 2022 yi de bitiriyoruz..
Koca bir yıl yine anlamadan geçti gitti...
Yeni ay ve yeni yıl güzelliklerle huzurla ve herşeyden önemlisi
sağlıkla dolu geçsin hepimiz için...
Bakalım 2023 nasıl bir yıl olucak..
Ülkemizde bence çok şanslıyız ...
Siyasi ve coğrafi özelliklerimiz nedeniyle
ülkede heyecan aktivasyon hep yüksek seviyede...
İsviçre'de İsveç'de falan yaşayamazdık çok sıkılırdık
sakinlikten huzurdan bence diye düşünüyorum:)))
Yine hepimiz için her bakımdan süprizlerle dolu bir yıl
olucak sanırım...
Hadi hayırlısı diyelim..
İyilikler düşünelim ve iyilikler gelsin başımıza her daim...
Allah hepimize değiştirebileceğimiz şeyler için bizlere
 güç ve cesaret versin...
Değiştiremeyeceklerimize de katlanmak için  sabır....
Güzel keyifli bir haftasonu olmasını dilerim kucak
dolusu sevgilerimle....
Allaha emanet olun....



 

26 Kasım 2022 Cumartesi

NUH TUFANINDAN BERİ AYNI GEMİDEYİZ !!!!

Yeniden hatırlatmalı. Mark Twain İstanbul’a geldiğinde şöyle yazmıştı: “Hayatımda hiç bu kadar mahzun bakışlı ve kalbi kırık sokak köpekleri görmedim.” O kalbi kırıklara dair bir hikâye de ben anlatmak isterim: “Manca” diye okunan İtalyanca’daki “mangia” kelimesi, “yemek” anlamına gelir ve Galata'daki Venedikliler vasıtasıyla, Türk diline “mancacı” diye bir kelime geçmiştir. Osmanlı’da sokak hayvanlarına bakan insan ve vakıflara mancacı denirdi. Cami önlerinde, hayvanlara özel peksimet dağıtılırdı. Evlerin önünde su ve mama kabı, doğum yapacak havyanlar içinse samandan yataklar bulundurulurdu. Mancacılar, sadece sokak hayvanlarını değil, karda-kışta aç kalan yabanî hayvanları beslemek için, kış vakti dağ başına bile yiyecek bırakırlardı. Beşiktaş’ta kuş hastanesi, Üsküdar’da kedi hastanesi, Bursa’daysa Gurabahane-i Laklakan isimli bir leylek sığınma evi kurulmuştu. “Kuş evi” ya da “kuş sarayı” denilen insan yapımı kuş evleriyse mimarlık tarihimizin yüz akıydı. Ve gelelim zalimlere: Onlar hep vardılar, hep olacaklar çünkü zalim kotası hiçbir zaman dolmaz! Hayvana zulmeden zalimlere hatırlatmalı: Sultan II. Mahmud ne zaman ki sokak köpeklerini toplatıp Sivriada’ya sürdü; İbrahim Paşa’nın Mısır ordusu, Bursa’ya kadar girdi. Halk, bunun sebebinin hayvanlara yapılan zulüm olduğuna inandığı için, köpekler adadan geri getirildi. Derken, Sultan Abdülaziz aynı şeyi yaptı ve köpekleri yine adaya yolladı: Bu kez de 1865 İstanbul Yangını çıktı ve kolera salgınınında da 30.000 İstanbullu öldü. Adaya atılan köpekler bir kez daha geri getirildi.1910'da Sivriada’ya atılan 80.000’i aşkın köpekse, Sivriada’nın isminin “Hayırsızada” olarak anılmasını sağladı. Çünkü tüm bu masumlar, adada bu kez ölüme terk edildiler: Art arda Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı patladı. Osmanlı diye bir şey kalmadı. Hayvanseverlere “hayvanataparlar” demiş köşe yazarının biri geçen gün. İki lâfından biri “Osmanlı” olan ama Osmanlı tarihini katiyen bilmeyen bu kendini bilmezi okuyunca dedim ki “Başınıza çok büyük belâ aldınız!” Çünkü sağır sultan bile bilir ki bu coğrafyada sokağa sığınmış masuma zulmedenin sonu, daima uğursuzluk olmuştur.

@ozanonen
 

25 Kasım 2022 Cuma

BİR KATLİAM HABERİYLE UYANDIK BUGÜN....


Bugün Konya hayvan barınağında yapılanlar nedeniyle
tüm gün yüreğim yandı..Kendime gelemedim..
O kadar çok sarsıldım ki..Hissettiklerimi
ifade etmekte zorlanıyorum...
Bunları yapabilecek kadar kötülükle dolu olmak...
Anlamıyorum...Anlayamıyorum...
Çok üzgünüm ve çok öfkeliyim..









 

23 Kasım 2022 Çarşamba

O KIZ KİM MİYDİ???




Dün sabaha karşı gerçekleşen Düzce merkezli depremi yaşayan hisseden
herkese büyük geçmiş olsun dilerim...Allah beterinden korusun hepimizi!!!






Çamlıca’da, uşaklı bahçıvanlı, muhteşem bi köşkte yaşayan bir delikanlıydı. Yüksek tahsil için İskoçya’ya gönderildi. Ve, Londra’da bir partide gördü onu, güzeller güzeli İngiliz gence vuruldu, aşık oldu.

Hyde Park’ta ata bindiğini öğrenince ertesi sabah soluğu orada aldı. Tanıştılar, yemek yediler, gözlerini birbirlerinden alamadılar.

Fakat kötü bir şey vardı. Ahmet Naci Bey tahsilini tamamlamış, yurda dönmesi gerekmekteydi. Kalsa olmaz, bıraksa hiç olmaz. Pat diye; “Benimle evlenip Türkiye’ye gelir misin?” dedi. Olga Cynthia sevindi ama, boynu büküktü.

‘Jack var’ dedi. Jack, oğluydu. Delikanlı dinledi, önce sıkı sıkı sarıldı, sonra hiç sorun değil, oğlumuzla gideriz dedi ve Orient Express. Ver elini İstanbul.

Bismillah nerden bulup getirdin bu gâvuru dedi ailesi. Sevdiği adam uğruna, kara çarşafa bile girdi İngiliz gelin, Müslüman oldu, Nadide ismini aldı.

Hariciye’ye giren delikanlı, Lozan’da İsmet İnönü’nün özel kalem müdürü oldu. Fakat kanun çıktı hariciyecilerin eşi ecnebi olamaz. Delikanlı mesleğimden vazgeçerim, aşkımdan asla dedi.

Başka işler yaparak evini geçindirmeye çalıştı. Fakat başarılı olamadı. Önce eldeki avuçtaki bitti, sonra gümüşler, sonra gülüşler ve ardından köşk.

Tükene tükene, gecekonduya kadar düştüler. Çocukları oldu. Saracak bez bulamadılar. Bir eli yağda bir eli balda doğup büyüyen delikanlı, eşinin hiç sızlanmadan dimdik duruşunu gördükçe, yeniden yeniden âşık oluyordu ama kahrından alkole dadanmıştı.

Bir gün İngiltere Elçiliği’nden görevliler geldi, çocuklarını al, İngiltere’ye dön, eğitimlerini üstlenelim, dediler Nadide’ye. Kapıdan kovdu! Eşim Türk, çocuklarım Türk, burada babalarının yanında yaşayacaklar, ben de onların yanında öleceğim, benim için hayatını feda eden eşimi, paraya değişmem dedi.

Ahmet Naci Bey delikanlı gibi yaşadı, delikanlı gibi öldü. Nadide zatürreeden vefat etti, hayatının en çetin günlerini yaşadığı İstanbul’da kızının evinde vefat etti. Bu ailenin kızı kim miydi?

Bu kadın küllerinden doğan tiyatromuzun duayeni Yıldız Kenter’di. Aramızdan ayrılışının 3.yılında saygı ve özlemle anıyorum.

@unutulmaz.kareler
 

10 NİSAN 2025 PERŞEMBE GÜNEŞLİ VE SERİN BİR BAHAR GÜNÜ

Uzun zamandır  içimden birşey paylaşmak gelmedi.. Ülkemizde yaşanan demokrasi adına utanç verici ve üzücü gelişmeler nedeniyle nefes alamadı...