Kasım ayı geldi hoşgeldi derken
2 Kasım gecesi 4,9 luk bir
sarsıntıyla yataklarımızdan fırladık
maalesef..inanmayacaksınız ama
ben 30Ekim büyük izmir depreminde
bu kadar korkmamıştım..
Bu seferki çok acaip bir sarsıntıydı
Deprem mi oldu mahallede bomba mı patladı..
O derece farklı gürültülü kabus bir sarsıntıydı...
O gece salonda kanepede uykuya dalmıştım..
O sarsıntıyla uyanıp kızımın odasına koşmaya
çalışırken kısacık koridorumuz bitmek bilmedi..
O koridorda kızıma son birkez sarılamadan
öleceğimi düşündüm..
Gerçekten kabus gibi bir geceydi..
Allah beterinden korusun demek dışında söylenecek söz bulamıyorum...
Kasım ayı hepimiz için keyfile huzurla ve sağlıkla geçsin inşallah...
 |
Bu aralar ben Crown dizisini izliyorum. Diziyi her bakımdan çok beğendim . Kasım ayında 5.sezonu başlayacağı için çok mutluyum.. Sizler ne izliyorsunuz..Tavsiyeleriniz var mı... |
 |
Bu aralar çok kitap okuyamıyorum. Sabahları çok erken kalktığımız için akşam erkenden uykum geliyor o nedenle elimdeki kitaplar çok uzun sürede bitiyor..Ama olsun inatla okumaya devam...
Tüm dünyası Polonya’nın küçük bir köyünde, ailesiyle yaşadığı çiftlikten ve nişanlısı Tomasz’dan ibaret olan Alina’nın hayalleri, yaşadığı ülkenin üzerine İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinin düşmesiyle sarsılır. Nazi işgaliyle birlikte yaşanan korkunç olaylar ve adaletsizliklerle birlikte hayatın acımasız yüzüyle tanışan Alina, aynı zamanda evin en küçük şımarık kızından güçlü bir genç kadına dönüşecektir. İşgalden yıllar sonra dünyanın öbür ucunda, Amerika’da eşi ve her biri çok özel olan iki çocuğuyla yaşayan Alice ise, hiç beklemediği bir anda kendini konfor alanının dışında, yepyeni bir hikâyenin peşinde bulacaktır. Bu iki genç kadının hikâyesini nefes kesici bir kurguyla bir araya getiren Kelly Rimmer, okura korkunç bir savaşın gölgesinde yeşeren umut verici hayatlardan bir kesit sunmaktadır. |
 |
Şimdilik Hoşçakalın...
Meksika’da çölde yetişen bir tür kaktüs vardır. Agave Kaktüsü… Bu kaktüs tekilanın hammaddesi olduğu gibi, yapraklarında da Sisal denen ipeksi bir iplik var ve ipekten daha pahalı bir kumaşın yapımında kullanılır. Bir gün bir işadamı bu kaktüslere yatırım yapmaya karar verir. Büyük bir fabrika kurar, büyükçe ve verimli bir tarlada kaktüsleri yetiştirmeye başlar. Kaktüsleri orada daha büyük ve daha bol yapraklı yetiştirmek için her türlü fedakârlığı yapar. Kaktüsleri bol vitaminler ve zenginleştirilmiş gübrelerle besler. Çabaları sonuç verir, daha iri ve yaprakları daha büyük bitkiler elde eder. Sıra yaprakların içindeki iplikleri toplamaya gelir. İlginç bir olayla karşılaşırlar; hemen hemen tüm kaktüslerde bu iplikler kaybolmuştur! Yapraklar daha iri olmuş ama içlerindeki iplikler kaybolmuş. Buna bir türlü anlam veremez ve işadamı büyük bir zararla fabrikayı kapatmak zorunda kalır. Ama olayın sebebini öğrenmek ister ve sorunun peşini bırakmaz. Sonuçta Amerikalı bir bitki biyoloğu ile anlaşır. Bitki biyoloğu çöle gider, bu tür kaktüslerden birinin yanında çadır kurar ve bir-iki ay kaktüsü gözlemler, inceler ve sonuçta bir rapor yazar. Raporda şu ifade yer alır; “…bu ipliklerin ortaya çıkma sebebi çölün çetin ve zor koşullarıdır. Siz bu kaktüsü rahat bir ortama yerleştirmekle bu yeteneğinden etmişsinizdir…. “ Çocuk yetiştirirken, eğer ona kötülük yapmak istiyorsanız her istediğini verin. Eğer iyilik yapmak istiyorsanız, bırakın bazı sorunlarını kendisi çözmeye çalışsın… Bunu yaparken de kendisini geliştirsin… “Bir çocuk değişir, Türkiye gelişir” |