Blog Listem

23 Şubat 2021 Salı

23 ŞUBAT 2021 SALI YENİ HAFTA ILIK BAŞLADI SAYILIR...

 


Cemreler düşmeye başladı..

Mis gibi bahar havaları yakındır artık..

Ah bir de şu virüsten kurtulabilseydik
ne harika olurdu...

Sabretmeye korunmaya devam..

Allah hepimizin yardımcısı olsun..


Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nu

 kaybettik maalesef geçen hafta. 

Eserleriyle görüşleriyle birçoğumuzun hayatına

 bir şekilde dokunmuştur diye tahmin ediyorum. 

Işıklarda dinlensin inşallah...





En son Netflix de bu filmi seyrettim.

Oldukça sürükleyici bir film...

Narsist bir sosyopat ve bir sahtekar olan
 Marla Grayson'un etrafında dönen
bir kara komedi gerilim filmi.
 Komplocu arkadaşlarının yardımıyla
 zengin yaşlıların parasını zimmetine geçirir.
Ancak, Marla'nın hayatı, ailesi olmayan, evli olmayan,
 zengin bir kadın olan Jennifer Peterson'a
 aynı şeyi yapmaya çalışınca karanlık bir hal alır. 

Başrol oyuncusu Rosamund Pike' ı
daha önce Kayıp kız filminde 
izlemiş ve çok beğenmiştim . 




                                     



Bu aralar evde KEREVİZ MÜCVERİNİ  çok yapıyorum ben..

Hem lezzetli hem faydalı bir yemek oluyor..

Ben patates kullanmıyorum .
havuç beyaz peynir de ilave ediyorum
                                                          ayrıca fırında yapıyorum..


Yapımı için malzemeler

  • 4 adet patates
  • 1 adet kereviz
  • 1 adet soğan
  • 5 dal maydanoz
  • 2 adet yumurta
  • 2 yemek kaşığı un
  • Tuz
  • Karabiber
  • Zeytinyağı
Sosu için:
  • 1 yemek kaşığı mayonez
  • 3 yemek kaşığı süzme yoğurt
  • Tarhun otu
  • Tuz
  • Karabiber

Kerevizli patates mücveri tarifi Nasıl yapılır?

Rendelediğiniz patates, kereviz ve soğanı geniş bir kaseye alın. İnce kıydığınız maydanoz, yumurta, un, tuz ve karabiberi de ilave edip karıştırın. Hazırladığınız harcın tamamını, yağladığınız yapışmaz yüzeyli bir tavaya yayın. Her iki tarafını da kızartın. Yağlı kağıt üzerine alıp fazla yağını çektirin. Sosu için gerekli tüm malzemeyi bir kasede karıştırın. Kerevizli patates mücverini bir servis tabağına alın. Yanında hazırladığınız sos ile servis yapın.






En son bu kitabı okudum ve
çok beğendim..

Scott Reccardi,

 Amerikalı dedesinden miras kalan günlüğün

 büyük bölümünün 

Osmanlıca olduğunu öğrenince şaşkına döner. 

Dedesinin ısrarla okumasını istediği bu yıpranmış 

lekeli defterdeki sırrın peşine düşüp,

 Doğu’nun gizemli kenti İstanbul’a gitmeye karar verir.

 Ancak İstanbul’da gemiden iner inmez,

 günlüğün şöhretinin kendisinden önce 

buraya geldiğini anlayacaktır. 

Büyük Britanyalı casuslar da, Amerikalılar da peşindedir...

 Osmanlı hafiyeleri de onları adım adım takiptedir. 





Sağlıkla tekrar görüşmek dileğimle şimdilik hoşçakalın Allaha emanet olun...

Doğan Cüceloğlu Anısına...

HELÂL
Amerika'dan gelen bir misafirime su verdim, boğazına kaçtı, öksürdü, "helâl" dedim. Anlamadı. Ne anlama geliyor, diye yüzüme baktı.
Anlatmaya çalıştım. Amerika'da yirmi beş yıl bulunmuş, orada üniversite düzeyinde ders vermiş birisi olarak kavramın bizdeki anlamını veremediğimin farkındaydım. Daha doğrusu Amerikan İngilizcesinde buna denk gelecek bir kavram bulamıyordum. Anlatımım yüzeysel kalıyordu; Türkçedeki o vurucu gücü ifade edemiyordu.
"Helâl" kavramını daha iyi anlatabilmek için "haram" kavramını anlatmaya çalıştım. Suyu ben verdim; verdiğim suyu helâl ediyorum, bu sana haram değil, sana bir kötülük olmasın, suyumu helâl ediyorum, diyerek niyetimi belli ettim. “Niyet önemli,” dedim.
Bildiğim bir öyküyü anlattım.
Tanıdığım genç kız evlenmeden önce mobilyacıları geziyor ve güzel bir koltuk takımı görüyor. Bu takımı satan kişi belirli bir fiyattan aşağı inmiyor. Genç kız içinden bu takımı çok beğendiğini belli ettiği için satıcının fiyatı yükselttiğini düşünüyor.
Pazarlık etme çabalarına rağmen fiyatı düşüremeyince genç kız, "peki, alıyorum, ama hakkımı sana helâl etmiyorum," diyor. Adam soğukkanlılıkla, "Hanım kızım, o zaman bu koltuk satılık değil, sana satmıyorum," diyor. Üniversite bitirmiş, modern kız, niye satmayacakmışsınız, parasını veriyorum ya, gayet tabii satacaksınız, diyor. Adam gayet sakin, artık satılık değil, diyerek sırtını dönüp o yokmuş gibi davranıyor. Genç kız ağlayarak babasına gidiyor; durumu anlatıyor. Baba, kızım sen ne yaptın, esnafa öyle konuşulur mu, diyerek devreye giriyor. Yanına bir de tanıdığı müftüyü alarak mobilyacıya gidiyor. Neticede genç kız babasının ve müftünün şahitliğinde, "verdiği parayı canı gönülden helâl ettiğini," ifade ederek istediği mobilyayı satın alabiliyor.
Bu genç kız o dönem asistanım olarak çalışıyordu, bu öyküyü tüm ayrıntılarıyla biliyorum. Amerikalı misafirime bu öyküyü anlattım. Benim su içmemle bunun ne alakası var, gibisinden yüzüme baktı.
Suyu sana helâl ediyorum, için rahat olsun dedim. Helâl etmesen ne olur, dedi. "Kul hakkıyla karşıma gelmeyin" anlayışından söz ettim. Dikkatle dinledi. Bu dediğin bir değer olarak yaşıyor mu, yoksa bir slogan gibi konuşulan alışkanlık haline gelmiş bir söz mü, diye sordu.
Ne fark eder eder, diye sordum.
Gerçekten bir değer olarak yaşıyorsa sizin ülkenizde rüşvet ve hak yeme olmaması gerekir, insanların birbirini kazıklamadığı bir toplum olmanız gerekir, diye düşünüyorum dedi.
Yüzüne baktım; bir süre bakıştık. Sustum.


9 Şubat 2021 Salı

9 ŞUBAT 2021 SALI BİR DUYURUM VAR BUGÜN BENİM SİZLERE...


Huzurlu keyifli bir hafta olsun inşallah
 hepimize...

Soğuklar kapıdaymış..

Bir hafta kadar bahar provası gibi
 olduydu halbuki..

Tam doğalgaz faturaları birazcık
düşecek derken...

Ama zaten kış da kışlığını yapmadan
anormal olurdu...

Sağlıklar iyi olsun da...

Şu salgın da bir bitse hayırlısıyla...



BABAMIN SON VASİYETİYDİ
KİTABININ YAYINLANMASI...

SONUNDA BAŞARDIK..

KEŞKE O DA GÖREBİLSEYDİ...

BELKİ DE GÖRÜYORDUR ...


KİM BİLEBİLİR Kİ!!!???

Kitap Açıklaması
1960'lar, 1970'ler...
Türk siyasi tarihinde darbe ve muhtıraların yaşandığı bu dönemin önemli gelişmelerini, yazar Mehmet Mez, o yıllarda öğrenci olan kahramanımızın gözünden anlatır bizlere. O zamanların sınıfsal ve ideolojik dayanaklarının öğrenciler ve özellikle solcu gençlik üzerinde oluşan etkilerini irdeler.
Birbirlerini hiç tanımayan, farklı düşünce yapısına sahip insanların ilerleyen yıllarda yollarının kesişmesi ve yaşanan çatışmaların insan üzerinde bıraktığı etkiyi gözler önüne seren bu kitabı, Mehmet Mez'in etkili ve sürükleyici anlatımıyla sunuyoruz.
Yazarımız Mehmet Mez, kitabının yayımlandığını maalesef göremedi. Vasiyeti üzerinedir ki yaşanmışlıkları ve şahit olduklarından yola çıkarak kaleme aldığı uzun bir eserin ilk kitabını sizlere ulaştırıyoruz.
Yaşadığı sürece tanıştığı herkesin gönlünü fetheden Mehmet Mez ağabeyimizi asla unutmayacağız










Sevgili kitapsever dostlar
 kütüphanenizde
babamın kitabına da yerolursa eğer
şimdiden keyifli okumalar olmasını
dilerim kucak dolusu sevgilerimle...


 

1 Şubat 2021 Pazartesi

1 ŞUBAT 2021 PAZARTESİ DEPREMLERLE UYANDIK BUGÜN MAALESEF....



Şubat geldi..Arkası yavaştan
 bahar inşallah...
Sağlıkla huzurla geçsin dilerim...












Anneme sıra geldi...Yaptırdık..
Bakalım bize de sıra gelecek mi?
    Bu aşılara da kobay oluyoruz gibi geliyor ya..
Hadi bakalım hayırlısı...





Sabah sabah ne korktum ne korktum...
Ardı arkası kesilmedi...
Umarım devamı gelmez..
Rabbim herkesi korusun felaketlerden..





Gerçekten herşey ateşpahası oldu..
Allah yardımcımız olsun...
Hiçbir şeye para mara yetmiyor artık...
Hayırlısı bakalım..










Cumartesi akşamı seyrettim...
Bayıldım...
Uzun zamandır böyle güzel bir film 
izlememiştim..
Gerçek bir hikaye olması da ilginç geldi..,








Yapımı için malzemeler

  • 7-8 adet dilimlenmiş mantar
  • 1/4 paket tereyağı
  • 1 tutam tuz
  • 5 adet yumurta
  • 1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
  • 1 adet konserve mısır
  • Süslemek için
  • 2 adet yeşil biber
  • 2 adet kırmızı biber

Mantarlı omlet tarifi Nasıl yapılır?

Mantarları tereyağıyla orta ateşte kavurun. Yumurtaları başka bir kaba kırıp tuzunu ve istediğiniz baharatı ekleyin, bir çatalla çırpın. Tavaya tereyağı koyun ve kızdırın, yumurtaların yarısını ekleyin. Pişmeye başladıkça yapışmasını önlemek için tavayı öne arkaya sallayın.

Mantarları ortasına koyup kalan yumurtayı da ekleyin. 2 yüzü de pişen omlete rendelenmiş kaşarı ve mısırı ekleyin. Spatula yardımıyla omleti ikiye katlayın, biraz daha pişirip servis tabağına alın. Süsleyerek servis yapın.





Şimdi de bunu okuyorum...
Suriye deki savaşın ortasında kalıp
apar topar Türkiye'ye kaçan bir 
ailenin hikayesi...
Öylesine acı ki yaşananlar..
Sizin bizim gibi normal bir hayatları varken
bir bombayla herşeylerini kaybediyorlar...





Beğendim-Paylaştım.




ŞİMDİLİK HOŞÇAKALIN...

Bir Meksika sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı işadamı, kıyıya yanaşan kayıktaki balıkçıyla konuşur.Kayığın içinde, henüz tutulmuş birkaç tonbalığı bulunmaktadır.Amerikalı iş adamı balıkların iriliğinden dolayı balıkçıyı över ve bu birkaç balığı ne kadar zamanda yakaladığınıBalıkçı, ´Fazla sürmedi, senyör´ der. Amerikalı hayretle sorar: ´Öyleyse neden daha fazla denizde kalıp da daha çok balık tutmadın?´ ´Bu kadarı bugünlük aileme yeter.´ ´Peki´, der Amerikalı iş adamı. ´Geri kalan zamanın nasıl dolduruyorsun?´
Sabahları geç kalkıyorum. Sonra birkaç balık tutuyorum. Sonra çocuklarla oynuyorum. Öğleden sonra eşimle biraz şekerleme yapıyorum. Akşamları da kasabaya iniyorum; Amigolarla bir şeyler yiyip içip gitar çalıyoruz. Böylece hayatı dolu dolu yaşıyoruz senyör.´
Amerikalı iş adamı bu hayatı son derece sevimsiz bulur. ´Ben Harvard mezunuyum, sana yardımım dokunabilir´ der. ´Her şeyden önce, daha fazla balık tutmalısın.´ Balıkçı hayretle sorar: ´Niçin senyör?´
Artan balıkları satar, daha çok kazanırsın.´ ´Sonra senyör?´ ´Zamanla kendine daha büyük bir tekne alırsın.´ ´Sonra senyör?´ ´Daha büyük tekneyle daha çok balık tutar, daha çok kazanırsın.´ ´Sonra senyör?´
Daha başka tekneler alır, bir filo kurarsın.´ ´Sonra senyör?´ ´Sonra balıkları işlemek için kendin konserve tesisleri kurarsın. Böylece kârın önemli bir kısmını başkalarına kaptırmamış olursun.´ ´Sonra senyör?´
Tabii, bütün bu işleri böyle küçük bir sahil kasabasında yürütemezsin. Bu arada Los Angeles veya New York gibi büyük bir dünya kentine taşınmış olursun Sonra senyör? Yeteri kadar büyüyünce halka açılır, hisse senetlerini satarsın. Büyük zengin olursun. Milyonlarca doların olur
Bu kadar paran olduktan sonra çalışmana gerek kalmaz. Emekliye ayrılır, bir sahil kasabasında kafanı dinlersin. Sabah geç saatlere kadar uyursun. Biraz balık tutar, çocuklarla oynar, öğlenleri de şekerleme yaparsın
Akşamları ise amigolarınla bir şeyler yiyip içer gitar çalarsın.´ ´Ben bunları yapıyorum zaten senyör!. Zengin olma hayali kurmayın, Mutlu olmanın bir yolunu bulun! Alıntıdır. 


 

18 Ocak 2021 Pazartesi

18 OCAK 2021 PAZARTESİ KIŞ SONUNDA GELDİ....


  • Kış bastırdı sonunda....
    Sokaktaki canların 
    Allah yardımcısı olsun...
    Huzurlu sağlıklı 
    bir hafta olsun 
    inşallah hepimize....









    Yeni başladım
    çok komik ...
    Hararetle 
    tavsiye ederim...











    Akşam seyrettik ..
    Süper bir gerilim..
    Netflix de bulduk..


     
    Damla çikolatalı kurabiye
     
    Henüz yapmadım ama planlarım arasında..

    DAMLA ÇİKOLATALI KURABİYE NASIL YAPILIR?

    • Malzemeler;
    • -Yarım su bardağı damla çikolata
    • -125 gram oda sıcaklığında tereyağı
    • -1 çay bardağı +1 çorba kaşığı tozşeker
    • -1 adet yumurta sarısı
    • -1 tatlı kaşığı kabartma tozu
    • -Yarım su bardağı bal
    • -3 su bardağı un
    • Yapılışı;
    • Derin bir kaba tereyağı, tozşeker, yumurta sarısı,
    •  kabartma tozu, bal ve unu koyun.
    •  İyice yoğurduktan sonra en son damla çikolatayı katın
    •  ve tahta bir kaşıkla karıştırın. Hamuru merdane yardımıyla 
    • yarım cm kalınlığında olacak şekilde açın. 
    • Dilediğiniz kalıpla şekiller çıkartın ve kalan hamuru toplayıp,
    •  tekrar açarak şekiller çıkarın. Hamur bitene kadar
    •  bu işleme devam edin.
    • Kurabiyeleri yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklarla dizin.
    •  Önceden ısıtılmış 175 derece fırında üzeri hafif pembeleşene 
    • kadar pişirin..






Şimdilik  bir hikaye ile Hoşçakalın...
Sağlıkla kavuşalım  inşallah...


Neil Armstrong ve Buzz Aldrin ay'a ayak basmadan önceki aylarda abd'nin batısında ıssız bir çölde eğitim gördüler. bu alan pek çok kızılderili topluluğuna ev sahipliği yapıyordu; bir yerliyle astronotlar arasında geçen diyaloğa dair şöyle bir hikaye mevcut:

bir gün eğitim sırasında astronotlar yaşlı bir kızılderiliyle karşılaşır. adam orada ne yaptıklarını sorar. astronotlar kısa süre içinde ay'a yapılacak bir araştırma seyahatinin parçası olduklarını söylerler. yaşlı adam bunu duyunca bir an sessiz kalır, sonra astronotlardan kendisine bir iyilik yapmalarını ister.

astronotlar "ne istiyorsunuz?" diye sorarlar.

yaşlı adam, "kabilemdeki insanlar ay'da kutsal ruhların yaşadığına inanır. onlara halkımdan önemli bir mesaj iletmenizi isteyecektim."

astronotlar "mesaj nedir?" diye sorar.

adam kendi dilinde bir şeyler mırıldanır, sonra da astronotlara bunu ezberleyene kadar tekrar etmelerini söyler.

astronotlar "bu ne demek?" diye sorar.

"bunu size söyleyemem. sadece bizim kabilemizle ay ruhlarının bilebileceği bir sır," der.

üsse geri döndüklerinde astronotlar uzun uğraşlardan sonra yerel dili konuşabilen birini bulurlar ve ondan mesajı tercüme etmelerini isterler. ezberledikleri şeyi söyleyince çevirmen kahkahalarla gülmeye başlar. nihayet sakinleşince, astronotların o kadar dikkatle ezberlediği sözlerin "bu adamların size söylediği hiçbir şeye inanmayın. topraklarınızı çalmaya geldiler," olduğunu söyler.





 

6 Ocak 2021 Çarşamba

6 OCAK 2021 ÇARŞAMBA YENİ YILDAN 6 GÜN GİTMİŞ İŞTE...


Yeni yıl geldi sonunda...
2020 hepimiz için birçok bakımdan
zor bir yıl oldu maalesef 
pandemi nedeniyle...
Ümit ederim ki yeni yılda 
er ya da geç herşey yoluna girsin...
Gelen gideni aratmasın...







 



İzmir' de de çok azdı yağmurlarımız en başta..
Şimdi yeni yeni çoğaldı...
Darısı İstanbul'un ve diğer yağmur bekleyen
bölgelerimizin başına inşallah..
Ama insanoğlu doğayı koruyacak şekilde
 yaşama şekline dönmeyi tercih etmediği
sürece bunlar daha iyi günlerimiz  bence.. 
Gözümüze gözükecekler var gibi  geliyor bana
Biz doğaya acımadık umarım doğa bize acır...



Bu gençler bize lazım..
Sonra kaçıp gidip Almanya da aşı falan yapıyorlar..
Üzmeyelim..Kırmayalım..Destekleyelim..Koruyalım... 



UMUT IŞIĞIM
Yılbaşı tatilinin son gecesi kızımla izledik...
Çok güzeldi...Gerçi galiba ben bu filmi
daha önce izlemiştim ama tekrarı bile hiç sıkmadı
Karısı kendisini başka bir adam için
 terk ettikten sonra 
akıl hastanesinde kalan Pat,
 karısını geri kazanmaya ve
 hayatını yeniden düzene sokmaya kararlıdır. ...







Aşı olsak birtürlü olmasak bir türlü...
Zaten bakalım kısmet olup da sıra gelir mi..

Heyecanla takipteyiz....







 

BEĞENDİM-PAYLAŞTIM

                                                                                            


 


Yeni okumaya başladım...
Çok keyifle okuyorum...

Kendisini silahlı bir saldırının içinde bulan genç bir avukat,
 Demre.
 Cinayetlerin, korkuyla saklanan kadınların ve
münzevi adamların dünyasına girip çıkan Demre'nin asıl aradığı,
kendi gerçeğidir.
Darbe döneminden beri kayıp olan babasının ve
kayıp çocukluğunun peşindedir.
Belleği, eski yaraların ve babasından kalan sözlerin izinden gider:
 “Kızım kitapları kadim dostların belle, her gün hatırlarını sor mutlaka.”




 


Yılsonu enflasyon rakamı %14,60 mış..mış..mış..
Benim markette hiç böyle değil ama neyse..
Umarım sizin markette 14.60 civarıdır..
Çok zor oluyor çünkü geçince ..
Bizim marketi şikayet edeyim ben en iyisi...






 


Bizim evin ekmekçisi eşim ama bu aralar tembellik yapınca
ekmek olayı bana kaldı...
Ben çavdar unu kullandım üstüne 

hiçbir şey ekmedim ...

Mayasız Ekmek  Tarifi İçin Malzemeler

  • 1 çay bardağı su
  • 1 çay bardağı süt
  • 1,5 çay kaşığı tuz
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 paket kabartma tozu
  • 2,5 – 3 su bardağı un

Mayasız Ekmek

1.Yoğurma kabımıza 

2,5 su bardağı unu alalım, üzerine su, süt, sıvı yağ, kabartma tozu ve

  1. tuzu ilave ederek hamurumuzu yavaş yavaş yoğuralım.
  2. Daha sonra kalan yarım su bardağı unu ilave edip hamuru toparlayalım. Ele hafif yapışacak kıvamda yumuşak bir hamur elde etmeliyiz. Hamuru çok uzun süre yoğurmamaya özen gösterelim, malzemelerin karışıp, toparlanması yeterli olacaktır.
  3. Hazır olan ekmek hamurumuzu; yağlanmış ve unlanmış olan, 18 cm çapında yuvarlak bir kalıba veya uygun büyüklükte arzu edilen başka bir kalıba aktaralım.
  4. Spatula yardımı ile çok fazla bastırmadan hamurumuzu kalıbımıza yayalım.
  5. Üzerine susam, çörek otu serpelim ve önceden ısınmış 180 derecelik fırında; üzeri güzelce renk alıp, kızarana kadar yaklaşık 35 dakika pişirelim.
  6. Pişen ekmeğimizi ilk sıcağı çıktıktan sonra, dilimleyip servise sunabilirsiniz.

Hoca'nın  şirin bir  fıkrasıyla hoşaçakalın şimdilik..

Nasrettin Hoca, köyün birinde vaaz veriyorken.
Laf arasında
 Hazreti İsa nin göğün dördüncü katında olduğunu söyler…
Vaazdan hemen sonra,
bir kadın Nasrettin Hoca’nın yanına gelmiş :

- Hazreti İsa, orada ne yiyip, ne içmektedir? der
Hoca çok kötü sinirlenir :
-Bak hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu,
benim ne yiyip,ne içtiğimi sormadın da,
Allah ın peygamberini mi merak edersin!




 

10 NİSAN 2025 PERŞEMBE GÜNEŞLİ VE SERİN BİR BAHAR GÜNÜ

Uzun zamandır  içimden birşey paylaşmak gelmedi.. Ülkemizde yaşanan demokrasi adına utanç verici ve üzücü gelişmeler nedeniyle nefes alamadı...