Blog Listem

4 Mart 2019 Pazartesi

4 MART 2019 PAZARTESİ GÜNLÜK GÜNEŞLİK BİR PAZARTESİ İLE BAŞLADIK YENİ HAFTAYA....ŞÜKÜR...

Yeni hafta güzelliklerle geçsin inşallah...

Fırtına ve soğuk diyor takvimiz...

Akşama yemekte ise..

Menemen,sigaraböreği ve salata varmış..

Eh Allah bereket vesrsin...gayet güzelmiş işte...



Bahara doğru adım adım ilerliyoruz...

.Sabah ve akşam hissedilmese de 

öğlen vakitleri

artık bahar havası yavaş yavaş

hissediliyor gibi ...
Bugün gündüz:14 gece 
ise 2 derece  civarı olucakmış....



DÜNYAMIZDAN HABERLER

ABD'nin Alabama  eyaletinin
 güneyinde etkili olan hortum ,
can ve mal kaybına neden oldu.
Yetkililer, hortum nedeniyle
Alabama'nın Lee County bölgesinde
ölenlerin sayısının 23'e çıktığını,
hayatını kaybedenler arasında
çocukların da olduğunu söyledi.
Hortumda çok sayıda kişi de yaralandı.
Şiddetli fırtınayla birlikte oluşan hortum,
ağaçları yerinden söktü ve evlere zarar verdi.
Bu Amerika'nın da havasal olayları
genelde film gibi oluyor vallahi...
Allah yardımcıları olsun...

BİR KİTAP

Tiyatrodan ve televizyon programları ile
reklamlardan tanıdığımız Ferhan Şensoy,
mis kokulu kalemiyle,
okurları güldüre güldüre
Çarşamba’dan Galatasaray Lisesine,
oradan Strasbourg’a, sonra da Quebec’e götürüyor.
Elli yıllık özyaşamöyküsünün birinci perdesi…
Çok eskiden okumuştum 
çok keyifle okuduğumu hatırlıyorum...


BİR FİLM/ARGO

1979 yılında 4 Kasım tarihinde
Şah'ın devrildiği İran devriminin
en yoğun günlerinde,
militanlar başkent Tahran’daki
Amerikan Büyük Elçilik binasına girip
52 Amerikalı’yı rehin alırlar.
O hengamede kaçmayı başaran
6 Amerikan vatandaşı Kanada Elçiliği’ne sığınır
ve hayatları halen tehlikededir.
Her an yakalanma ve öldürülme tehlikesiyle 
karşı karşıyadırlar.
CIA uzmanı Tony Mendez
bu Amerikan vatandaşlarını kurtarmak amacıyla
bir film senaryosuna yakışır 
oldukça riskli bir plan hazırlar... 

BİR DEKORASYON FİKRİ

Çocuk odaları için güzel bir fikirmiş..

DÜNYAMIZIN NEŞESİ SÜSLERİ
CANLARIMIZIN KÖŞESİ

Çok önemli birşey okuyorlar sanki...

BİR MOTİF/BİR FİKİR

pek cici olmuş bu...

HERGÜNE BİRAZCIK İNGİLİZCE

SAĞLIKLI YAŞAM/SAĞLIKLI BESLENME/ÇÖREK OTU

 .Kan şekerini düşürür ve dengeler.
.Dolayısıyla diyabet ve türevlerini de önler.
•    Kanser düşmanı niteliğindeki çörek otu;

prostat, pankreas, kalın bağırsak, göğüs ve
rahim kanseri gibi birçok kanser türünün
 tedavisine yardımcıdır.

•    Kolesterol ve yüksek tansiyonu düşürür.

•    Çörek otu aynı zamanda güçlü bir antioksidandır.

•    Özellikle kanser tedavisi sırasında alınan radyasyondan ve  

normal hayatta maruz kalınan radyasyonun etkisinden
kurtulmak için de çörek otu tüketilmelidir.


•    Tümör oluşumunu engeller.

•    Sedef ve egzama gibi dermatolojik hastalıkların 

geriletilmesinde de çörek otu büyük rol oynar.


BİR TARİF/ÇÖREK OTLU TUZLU KURABİYE

Malzemeler

  • 1 paket tereyağı
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı şeker
  • 1 adet yumurta akı
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 yemek kaşığı sirke
  • Yarım çay bardağı çörek otu
  • Un

Hazırlanışı

Tüm malzemeleri karıştırın.
Ele yapışmayan bir hamur yoğurun.
Hamura istediğiniz gibi şekil verin.

Yumurta sarısı sürerek 180 derecede pişirin.

TARİHTE VE DÜNYADA İLKLER/İLK TELEVİZYON

21. yüzyılın vazgeçilmez aletlerinden biri olan
televizyonun tarihi, 75 yıl önce, İskoç mucit
John Logie Baird ’in keşfiyle başladı.
Baird, 21. yüzyılda insanları saatlerce
karşısında oturtabilen televizyonun babasıdır.
Parası olmadığı için ilk televizyonunu
bir lavabo ve bir çay tenekesiyle yapan Baird,
bir sonraki denemesinde projeksiyon lambasını
bisküvi kutusuyla kaplayıp basit bir düzenek geliştirdi
ve düzeneğe kullanılmış lenslerle devrelerden
tarama diskler ekledi.
Baird ’in icat ettiği bu düzenek,
tahta çubuklar arasına nakış iğneleri ve
balmumuyla tutturulan bir cihaz olarak
TV’nin dedesi kabul edildi.
Çalışmalarını bundan sonra da sürdüren mucit,
1925’de hayal ettiği gibi, 
Stok ey Bill” adını verdiği ilk ilkel televizyonda
görüntü transmisyonunu da gerçekleştirmeyi başardı.

Logie Baird icadının parlak bulundu ama pek ciddiye alınmadı.  

YOLCULUK NEREYE?/BOLU/ABANT

T ürkiye’nin kuzeybatı kesiminde,
Bolu’nun 34 kilometre güney batısında bulunan,
yaklaşık 1.350 metre yükseklikte ve
125 hektarı bulan bir heyelan set gölüdür.
En derin yeri 18 metredir.
Göl suyu çoğunlukla dağlardan gelen kar suları ve
bir kaç küçük dere üzerinden beslenir.
Abant Gölü Tabiat Parkı
köknar, çam, meşe, kayın, gürgen,
kestane, kavak, dişbudak ve
fındık ağaçlarıyla muhteşem bir bitki örtüsüne sahip.
Göl çevresinde yayla olarak kullanılan açık alanlar olsa da
çam, köknar ve kayın ağaçlarını görmek mümkün.
Yaban hayatın da görüldüğü Abant Gölü
Tabiat Parkı çevresinde yabandomuzu, tavşan,
karaca, ayı, tilki, yaban ördeği, keklik ve
yaban güvercini gibi canlıları da görebilirsiniz.
Bahar ve yaz aylarında gölde düzenlenen
sandal turlarına katılabilir veya deniz bisikleti ile
göl üstünde farklı bir deneyim yaşayabilirsiniz.
Göl çevresinde yer alan bisiklet yolunda
pedal çevirerek Abant’ın nefis manzaralarının
tadına varabilirsiniz.
Abant çevresinde turlamak için bir başka seçenek ise fayton turu.
Yarım saatlik bu turlarla Abant’ın çevresini keşfedip
güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Ayrıca göl çevresinde kurulan yerel pazarda
pek çok doğal lezzet ve yöresel tat bulmak mümkün.



ZORLU HAYAT YOLCULUĞUMUZDA
 AKLIMIZDA BULUNSUN DİYE...

HİKAYELER/MASALLAR/FIKRALAR/BİLMECELER

Hikayeye göre günün birinde Franz Kafka
rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta 
küçük bir kıza rastlamış. 
Kız ağlıyormuş.
Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve
bu onu oldukça üzmüş.
Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve
ertesi gün aynı noktada buluşmak üzere sözleşmişler.
Bebeği bulamaması üzerine
Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve
buluştuklarında kendisine okumuş:
Lütfen benim için kederlenme,
dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım.
Sana başımdan geçenleri anlatacağım.”
Bu birçok mektubun ilkiymiş.
Kafka küçük kızla her buluştuğunda
sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını
özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş.
Küçük kız da bu şekilde avunurmuş.
Derken gün gelmiş, görüşmelerin artık sonu gelmiş.
Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek getirmiş.
Küçük kız, aslından oldukça farklı olan oyuncak bebeğe şaşkınlıkla bakakalmış.
Bebeğe iliştirilmiş bir not küçük kızın şaşkınlığını gidermiş:
Yolculuğum beni çok değiştirdi.”
Uzun yıllar sonra, artık bir yetişkin olmuş olan küçük kızımız,
gözü gibi baktığı bebeğinin,
gözünden kaçırdığı bir çatlağının içine sıkıştırılmış bir mektup bulur.
Kısaca şöyle yazmaktadır:
Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin,

ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek.



25 Şubat 2019 Pazartesi

25 ŞUBAT 2019 PAZARTESİ ÇOK SOĞUK BUGÜN..HANİ CEMRELER DÜŞÜYORDU AMA YAAA...

Haftasonu da çok soğuktu bugün de
sabahleyin işe gelirken  dondum vallahi:
gündüz:13 gece ise 5 derece civarıymış...
Yalancı bahardan sonra üşümek 
acı oldu birazcık sanki...
Yeni hafta hepimiz için
huzurlu keyifli geçsin inşallah...
Günler uzamaya devam...
Akşama kış türlüsü,makarna,
cacık,tahin-pekmez
harika ...afiyetle..
2019 OSCAR ÖDÜLLERİ DÜN SAHİPLERİNİ BULDU,..

Rami MALEK  Bohemyian Rhapsody de gönlümün oscarını kazanmıştı ki 
gerçekten de bu yılki En İyi Aktör  Oscarına layık görüldü.
  1. En iyi yönetmen Oscar'ının kazananı Roma filmiyle Alfonso Cuarón oldu.
  2. En iyi erkek oyuncu Oscar'ı Bohemian Rhapsody filminde Freddie Mercury'yi canlandıran Rami Malek'in oldu.
  3. En iyi kadın oyuncu Oscar'ını The Favourite filmiyle İngiliz oyuncu Olivia Colman kazandı.
  4. Bohemian Rhapsody, en iyi erkek oyuncu kategorisi dışında en iyi ses efekti, en iyi ses kurgusu ve en iyi kurgu Oscar'larını aldı.
  5. Ödül töreninin ilk kazananı, en iyi yardımcı kadın oyuncu kategorisiyle Regina King oldu.
  6. Black Panther en iyi prodüksiyon tasarımı, kostüm tasarımı ve en iyi film müziği ödülleriyle üç Oscar kazandı.
  7. Lady Gaga ve Bradley Cooper performansı en çok konuşulan an oldu

BİR KİTAP
Adanmışlıklarla ayrılmış,
 trajediyle birleşmiş iki kardeş.
Geçmişle lanetlenmiş bir kadın.
Devrimle darmadağın olmuş bir ülke.
Kendi yitmiş, bedeli kalmış bir aşk.
Günümüzün en önemli yazarlarından
Pulitzer ödüllü Jhumpa Lahiri'den,
üç nesil ve iki ülkeye yayılmış

büyüleyici bir roman.

Şu anda okuduğum kitap ve

 elimden bırakamıyorum

harika ...

BİR FİLM/BİR YILDIZ DOĞUYOR

Yetenekli ancak bilinmeyen Ally'yi keşfedince
düşüşün eşiğine gelen bir country müzik yıldızı
olan Jackson Maine'i konu alıyor.
Jackson Maine, kariyerinde düşüş gösteren bir müzisyendir.
Henüz keşfedilmemiş genç bir yetenek olan Ally ile tanışır
ve ikili birbirlerinden hemen etkilenir.
İkili tutkulu bir aşk yaşamaya başlar ve
Ally'nin yeteneğinin farkedilmesi için çalışan
Jackson onu sahnenin büyülü dünyası ile tanıştırır. 

2019 En İyi Film Şarkısı Oscarını kazandı..
Sinemlarda kaçırdığıma yandığım bir film oldu bu da.. 
neyse internet sağolsun....



BİR DEKORASYON FİKRİ
Renkler içimi açtı...

BİR MOTİF/BİR FİKİR
Hoş basit bir kapı süsü
 sıcacık renkler birarada...

HERGÜNE BİRAZCIK İNGİLİZCE

SAĞLIKLI YAŞAM/SAĞLIKLI BESLENME

TARİHTE İLKLER/İLK PİYANO

Floransalı Bartolomeo Cristofori 1711 yılında
"Piyano e forte" hem hafif hem kuvvetli çalınabilir adlı
yeni bir müzik aleti icat etti.
Bu çalgı üzerinde hem hafif seslerin
hem de kuvvetli seslerin çıkartılması olanaklıydı.
Bunun için adına italyanca "hafif ve kuvvetli" anlamına gelen
"Piyano e forte" dendi.
Yeni bir icat sayılan piyanonun sesleri
meşin kaplı küçük seslerin tuşlar aracılığıyla
harekete geçirilerek tellere vurması ile elde ediliyordu.
Aletin mekanizması sesler sayısında küçük çekiçler ,
o çekiçleri harekete geçiren manivelalar ve
bir de tellerin titremesini durduran

susturucu çuha bölümü bulunuyordu. 

Zorlu Hayat Yolculuğumuzda

 Dursun Aklımızın Bir Köşesinde diye....

VallAhi ben bunun canlı kanlı şahidiyim...

Karmanın da felsefesi bu bence...

İncitmekten ve Kibirden korkun...

Uzak kalın...Kaçın Kardeşim ....

Ben büyük dersler aldım ...
Çok olgunlaştım çok....



BİR TARİF/SÜTLÜ DOMATES ÇORBASI



Bu soğuklarda sıcacık bir çorba en iyisi bence...


5 yemek kaşığı zeytinyağı
2 tepeleme yemek kaşığı un
3 tepeleme yemek kaşığı domates salçası
2 adet orta boy domatesin rendesi
5 su bardağı soğuk su
2 su bardağı soğuk süt
1 adet tavuk bulyon tablet
1 çay kaşığı tuz, karabiber 4 çay kaşığı kuru nane
(Üzerine) 1 su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri


DÜNYAMIZIN NEŞESİ SÜSLERİ KÖŞESİ
buram buram bahar kokuyor bu resim...

YOLCULUK NEREYE?/ASSOS BEHRAMKALE

Muhteşem bir manzaraya karşı,
kayalıklar üzerine kurulmuş, merak uyandırıcı bir şehir…
Antik zamanların gözde yerleşim yerlerinden biri ve
uygarlıkların paylaşamadığı büyülü kent Assos;
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde yer alan,
Edremit Körfezi’nin kıyısında kurulmuş bir antik kenttir.
Assos çok sayıda gezilecek merkezi barındırır bünyesinde.
Görülmesi gereken ilk noktalardan biri şüphesiz ki
Assos Harabeleri adı ile bilinen antik kent kalıntılarıdır.
Tam da tepede yer alan Athena Tapınağı olmazsa olmaz ziyaret noktasıdır.
Bu tapınak adeta Assos’un bir simgesi olduğundan büyük önem taşır.
Sonrasında Behram Kalesi, Kadırga Koyu, Hüdavendigar Camii,

Antik Liman ve benzeri çok çok nokta sıralanabilir. 

MASALLAR/HİKAYELER/FIKRALAR/BİLMECELER

Bir Şarkıcıyla Bir Memurun Hikayesi 

Aydın’da tren istasyonunda işçi olarak çalışan babası bir kaza sonucu vefat etti.
Sonra da evleri bir yangında kül oldu.
Anne, çocuğunu alıp iş bulma ümidiyle İzmir’e taşındı.
Ama nafile... Anne, parasızlıktan oğlunu yetimhaneye bırakmak zorunda kaldı.
Çocuğun babası ölmüş, annesi de bırakıp gitmişti.
Okuldan arta kalan vakitlerinde kah hırdavatçıda kah elektrikçide çıraklık yaptı,
Fransızca öğrenmeye çalıştı. Gitar dersleri aldı.
Askerliğini Akhisar Orduevinde müzisyen olarak görev yaptı.
Tezkereden sonra İzmir Kordon’daki Marmara Gazinosu’na girdi.
Şarkı söyleyip, gitar çalarak para kazanıyordu artık. 
İzmir’den sonra İstanbul’da çeşitli gazinolarda boy gösterdi.
Ankara’dan davet aldı.
Maltepe’deki Bomonti Gazinosu’nda çalıp söyleyecekti.
Henüz tanınan bir şarkı değildi, az kazanıyordu.
En ucuz yer neresi?” diye sordu, “Hergele Meydanı’na git” dediler.
Gitti şarkıcı, kötü bir pansiyonda, tek göz oda buldu.
Fakat bir oda arkadaşıyla kalmak zorundaydı.
Bu, kirayı bölüşecekleri için iyiydi,
fakat kim olduğunu bilmediği bir adamla kalacağı için de endişeliydi. 
Sabaha kadar Bomonti’de çalıp söylüyor,
gün ağarınca pansiyona gidip yatıyordu.
Oda arkadaşı tam tersi saatlerde kullanıyordu odayı.
Adam memurdu, sabahın köründe işe gidiyor, gece gelip yatıyordu.
Biri memur, diğeri müzisyen…
Aylarca birlikte kaldılar ama bir türlü denk gelip tanışamadılar.
Birbirilerini göremiyorlardı çünkü. Sonunda bir gün denk geldiler,
konuştular, sevdiler birbirlerini; tesadüf o ki, ikisi de yıllar içinde
Türk sanat hayatına damgasını vurdular.
Memur, bir gün Bomonti’de dinlemişti şarkıcıyı ve büyülenmişti
Yurt dışına gidersen sesinin kıymetini bilirler, imkânın varsa git!” demişti. 
Şarkıcı Ankara’dan sonra İstanbul Maksim’de çıkmaya başladı.
Ünleniyordu yavaş yavaş. Patron 20 lira maaş veriyordu o zaman,
şarkıcı ise maaşının 30 lira olmasını istiyordu.
Velhasıl anlaşamadılar. Şarkıcının aklına pansiyondaki memurun sözleri geldi,
şansını denemek için Fransa’ya gitti.
Paris’te Jezabel şarkısıyla dikkatleri üzerine çekti,
onte Carlo’da ses müsabakasında birinci oldu.
Şöhretin kapıları açılıyordu artık. Fecri Ebcioğlu onun için şarkılar yazdı.
Yetimhanede kalırken öğrendiği o Fransızcasıyla,
Fransızlara Fransızca şarkılar söyledi,
tüm dünya bizim yetimhanede büyüyen şarkıcıyı tanıyordu.
Vatana, millete, İzmir’e, e haliyle Atatürk’e aşıktı.
Bir gün Charles Anzavour Türkler hakkında ileri geri konuştu,
dayanamadı bizimki, yumruk atıp karakolluk oldu. 
Fransa’da 15 yıl içinde 32 film çevirdi,
Brigitte Bardot ile birçok filmde başrol oynadı,
ardot’nun en yakın arkadaşlarından biri oldu.
Yetimhanede okurken kendisini geliştiren bu kişi
bir başarının örneği olarak karşımıza çıktı.
Yazar Tolga Aydoğan olarak paylaştığım bu kişilerin kaderi
Ankara’daki bir pansiyon odasında kesişmişti.
Vefatları da aynı şekilde gerçekleşti;
şarkıcı İstanbul Yeşilköy Havalimanında beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti,
memur ise çukura düşüp beyin kanaması geçirerek…
im miydi bu kişiler? Şarkıcının adı İzmir’le özdeşleşmiş olan Dario Moreno’ydu.
Peki ya pansiyondaki oda arkadaşı?
O yıllar PTT’de memur olarak görev yapan Şair Orhan Veli’den başkası değildi.
Evet, tesadüfi bir şekilde bu iki ünlü sima
Ankara’da Hergele Meydanı’nda aylar boyu aynı odada arkadaşlık yapmışlardı. 
Yazar Tolga Aydoğan
www.tolgaaydogan.com 


KABUS GİBİ BİR YAZ ...HERGÜN BİRYERLER YANIYOR...

  KABUS GİBİ BİR YAZ... Nerdeyse hergün bir yangın haberiyle uyandık bu yaz... Sıcaklık rekor seviyelerde çoğunlukla... Barajlardaki su sevi...